Öne Çıkanlar türkiye yunus mallı türkiye ışid Tanap terörist başı

Yiğit Bulut'tan çarpıcı analizler!

 Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, 24 TV'de Ersoy Dede'nin sunduğu Bıçak Sırtı programında, Sultanahmet'teki saldırıyı değerlendirirken, bu tür olaylara öncesiyle sonrasıyla daha geniş bir çerçeveden bakmak gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye'ye karşı bir fiziki saldırının başlatıldığını, bu saldırının aslında 2008'de IMF anlaşmasının imzalanmamasının ardından başladığını, 2013'ten itibaren şiddetlenerek devam ettiğini hatırlatan Bulut, konunun ekonomik boyutuyla ilgili oldukça çarpıcı detaylara işaret etti.

Yiğit Bulut şöyle konuştu:

TÜRKİYE CİDDİ BİR FİZİKİ SALDIRI ALTINDA

Herşeyden önce bildiğiniz gibi bu saldırı Türkiye'ye karşı gerçekleştirilen ilk saldırı değil. Geçmişte de bu tip saldırılar gerçekleşti, daha büyükleri de gerçekleşti.

Bu tespiti yaparken şu soruyu sormamızda büyük bir yarar var: Türkiye neden ciddi bir fiziki saldırı altında?

TERÖR BİLDİRİSİNİN ARKASINDA DURDULAR, DEVLETE KARŞI İMZA ATTILAR

Aynı zamanda fiziki saldırının yanında, malesef Türkiye'de çok vahim bir olay daha yaşandı. "Akademisyen" sıfatı taşıyan (diğer akademisyenlerden özür dileyerek bu tespiti yapmak istiyorum) 1100 kişi terör örgütünün bildirisinin arkasında durdu ve terör örgütüyle birlikte devlete karşı imza attı.

TÜRKİYE BELLİ BİR NOKTAYA DOĞRU İTİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Tabi ki bu olayları yan yana koyarak bölgede ve Türkiye'de neler olduğunu analiz etmek zorundayız. Niye Türkiye uzun bir süredir saldırı altında ve niye Türkiye bu saldırılarla birlikte belli bir noktaya çekilmeye çalışılıyor? Ve neden özellikle Türkiye bu coğrafyada uzun süreli sessizlikten sonra, 2003'ten itibaren ciddi bir baskı altında tutulmaya ve 2008'den itibaren de hem fiziki hem de maddi-manevi saldırı altında bırakılarak belli bir noktaya doğru itilmeye çalışılıyor?

Türkiye bu coğrafyada ayağa kalkmaya başladığı için, ayağa kalktığı için, ürettiği için ve 1830'ların başından beri bize sanki bir zihin kodu gibi işlenen, aslında bizim aleyhimize olan birçok kavramı sorgulamaya başladığı için ve Türkiye yönetildiği için, Türkiye'de bir liderlik olduğu için, Türkiye ciddi anlamda bir saldırı aldında yoluna devam ediyor.

Bu saldırı mutlaka ve mutlaka bertaraf edilecek. Mutlaka ve mutlaka Türkiye hedeflerine yürüyecek.

GEZİ ÖNCESİ EN DÜŞÜK FAİZ ORANINA ULAŞMIŞTIK

Ben bu stüdyoda Gezi olaylarını yaşadım. Gezi olayları başladığı zaman bu ülkede faiz 4.61 seviyesini test ediyordu. 4.61 nominal olarak evet düşük bir seviye ama bu coğrafya için başka bir anlamı var. 1839'dan itibaren, yani biz Baltalimanı Anlaşması'nı İngilizlerle imzaladığımız tarihten itibaren bu coğrafyada gerçekleşen en ucuz borçlanma faizidir 4.61...

Ve 4.61 aşağı kırılsaydı, yani Gezi olayları başlamasaydı, yüzde 2'lere doğru giden bir faiz trendinin içine girmiştik.

2008 yılında Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan sıfatıyla IMF anlaşmasını imzalamayarak, Türkiye'nin önüne yeni bir yol açarak, o günlerde yüzde 22-25 bandında olan faizin 4.61'e kadar düşmesinin yolunu açtı.

"İMZALAMAZSAK TÜRKİYE BATAR" DİYORLARDI

O günlerde hatırlayın, ne diyorlardı? "Eğer bunu imzalamazsak Türkiye batar, bunu imzalamazsak Türkiye'de faizler patlar, dolar çıldırır, piyasalar çöker..." Yüzde 22-25 bandında olan faiz, IMF anlaşmasını imzalamadığımız süreci takip eden 60 ay içinde yüzde 4.61'e düştü.

Bütün bunları hatırlayalım. Özellikle gençler son 5-6 yılı, 2008'den sonrasını lütfen çok iyi hatırlasınlar. Gezi olayları başladığı dönemde, yani 13 Mayıs haftasında bu coğrafyada Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı bütün borçlanmaların en düşük faizi 4.61'di. Biz bu ülkede yüzde 63'ler, 70'ler gördük faizde. Bankalar arası piyasada 7 bin 500 gördük. Gece bir bankanın yüzde 14 bin 8'le borçlandığını gördük. 2001 krizinde o dönemki hükümetin Güneş Taner'i evinden alıp Merkez Bankası ekranının başına oturttuğunu gördük.

RAHMETLİ MENDERES'İN O MEŞHUR RADYO KONUŞMASI

O günlerden, yüzde 4.61 faizle borçlandığınız bir Türkiye'ye geliyorsunuz. Ne oluyor ondan sonra? Ondan sonra sokaklar yanmaya başlıyor. Rahmetli Menderes'in 5 Mayıs 1960'ta yaptığı radyo konuşması var. Aynen şöyle söylüyor:

"İstanbul, Ankara ve İzmir'de gerçek dışı, dedikodulara dayanan bazı olayların provake edilmesiyle sokak yürüyüşleri başlamış olup, özellikle bazı illerimizde kamu mallarına zarar verilmiş olup, bu olayların büyümeden vatandaşların devlete olan güveninin yeniden tesis edilmesi için sizlere ricada bulunuyorum."

Bu konuşmanın üstünden tam 22 gün geçiyor ve Menderes darbeyle devriliyor.

BU COĞRAFYA BİR PAYİTAHTTIR

Bütün bunları niye anlatıyorum? Osmanlı İmparatorluğu'nda bir strateji vardı. Her zaman konuşulmuştu. Büyük Selçuklu'da vardı. Roma İmparatorluğu'nda vardı. Burası bir payitahttır. Devlet olarak değil, coğrafya olarak söylüyorum bunu. Bu payitahtta kurulmuş olan bütün devletler her zaman coğrafyanın belli noktalarına bakmışlardı. Osmanlı İmparatorluğu nereye bakardı? İstanbul, Bağdat, Şam, Kahire...

Yani İstanbul-Bağdat-Şam-Kahire dörtgenini çizdiğiniz zaman bu coğrafyaya hakim olabiliyorsunuz. Ve bunun payitahtı İstanbul'du.

SALDIRILAR EŞ ZAMANLI BAŞLADI

Şimdi, Gezi olayları sürecine dönelim. Aynı anda Mısır'da olaylar başladı. Aynı dönemde Esed Suriye'yi bu hale getirmenin yolunu açtı ve devam etti. Aynı anda İstanbul'da insanlar sokaklara döküldü. Aynı anda Bağdat'ta olaylar patladı.

Bu coğrafyayı yeniden biçmek isteyenler, bu coğrafyanın terziliğine soyunanlar 2013 Mayıs ayından itibaren bu coğrafyadaki bütün fitilleri ateşlediler. Bu ülkenin insanları bu analizi yapmak zorundayız. Çünkü nereden geldiğimizi bilirsek, nereye gittiğimizi bilebiliriz. Nasıl bir tünelden geçtiğimizi bilirsek nasıl bir hedefe varmak istediğimizi bilebiliriz.

Türkiye ayağa kalkıyor. Türkiye 1699'da bu coğrafyanın hapsedilmesiyle, izole edilmesiyle, sancaklarımızın yere düşürülmesiyle, Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunun hazırlandığı bir süreçten ortaya çıkmış bir devlet. Bu coğrafyada bizim sonumuzun nasıl hazırlandığını bilmek zorundayız.

BALTALİMANI'NI BİLMEZSENİZ, GÜMRÜK BİRLİĞİNİ ALKIŞLARSINIZ

1839 Baltalimanı anlaşmasını bilmezseniz, bugünkü gümrük birliğini alkışlarsınız. 1854'teki Londra bankerleriyle yapılan borçlanmaları bilmezseniz, bugünkü düşen faizin değerini anlayamazsınız. 1876'daki iflası bilmezseniz bugün Türkiye'nin bu coğrafyada nasıl bir ekonomik değer ortaya çıkardığını anlayamazsınız.

1699 BİR MİLATTIR... BU TARİHTE DOĞU'NUN BATI'YA HAKİMİYETİ BİTTİ

Evet çok güçlüydü bu coğrafyada Osmanlı İmparatorluğu. Yani bu coğrafyada biz millet ve ümmet olarak çok güçlüydük. Ama 1699'da sancaklarımız tek tek yere düşmeye başladıktan sonra Batı'nın Doğu'ya hakimiyeti başladı. Öyle bir milattır ki 1699... Doğu'nun Batı'ya hakimiyetinin bittiği, Batı'nın Doğu'ya hakimiyetinin başladığı milattır 1699.

ZİHİN KODLARIMIZLA OYNADILAR

Arkasından gelen süreçte, 1800'lerin başından itibaren özellikleBatı hayranı kafanın bu coğrafyada egemen olmaya başlamasıyla ve bizim olmayanların bizimmiş gibi bu coğrafyada tanıtılması ve zihin kodlarımıza işlenmesiyle ortaya farklı bir yapı çıktı. 

Star

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.