Öne Çıkanlar esed chp DAEŞ ahmet davutoğlu esad

Cumhurbaşkanı Erdoğan gündemi değerlendirdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kurulacak yeni kabineyle ilgili, "Cumhurbaşkanı başka telden çalarsa Başbakan başka telden çalarsa o zaman biz bir netice alamayız. Bu bakımdan bizim senkronize olmamız çok önemli" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATV ve Ahaber ortak yayınında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. 1 Kasım'da sandıktan çıkan mesajı değerlendiren Erdoğan, "7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki farkı iyi analiz etmemiz lazım. Yani 7 Haziran'da sandıktan bir koalisyon tercihi çıktığını bir kenara koymamız mümkün değil. Niye? Rakamlar bunu söylüyor da onun için. Fakat koalisyon nasıl oluşacak? Buna gelince, koalisyon bir kültürdür. Bu Batı ülkelerinin birçoğunda var. Ama başkanlık sistemlerinin yaşandığı ülkelerin birçoğunda koalisyon başarılı gitmiyor. Onun için oralarda istikrar ve güveni yakalamak için de bakıyorsunuz hep tek partili iktidarlar söz konusu" ifadelerini kullandı.

Batılı ülkelerdeki koalisyon kültürüne ilişkin konuşan Erdoğan, söz konusu ülkelerin liderlerinin kendisine, "Siz çok iyi bir ivme yakaladınız, tek başınıza iktidarla bunu götürüyorsunuz. Biz ise koalisyonla bunu götürüyoruz ama sıkıntılarımız çok. Çünkü bir çok şeylerde anlaşamıyorsunuz" dediklerini aktardı.

"TÜRKİYE KOALİSYON DÖNEMLERİNDE HEP GERİ GİTTİ"

Türkiye'de yaşanan koalisyon dönemlerinin neticelerinin daha önce görüldüğünü hatırlatan Erdoğan, "Türkiye, koalisyon dönemlerinde hep geri gitti ama tek başına bir siyasi partinin iktidar olduğu dönemlerde tırmanışa geçtik. Bunları geçmişte hep yaşadık, gördük. Gerek merhum Demirel gerek merhum Özal döneminde bunları yaşadık. Fakat koalisyon olunca hemen geri gidiş başladı. Bizimle tek partili iktidar dönemini yaşadık. Bizim tek partili iktidar dönemimizde yani 3 Kasım 2002'deki bütün parametreler her yönden, ekonomik, demokratik tüm konularda alın yatırın masaya Türkiye neredeydi bugün Türkiye nerede? Şöyle 12-13 yılın analizini yaptığımız zaman nereden nereye geldiğimizi, nasıl geldiğimizi iki kavram ifade eder. Bunlardan biri istikrardır diğer güvendir. Güven ve istikrar kavramı hakim olunca o toplum uçuşa geçer. Bizde de böyle oldu" dedi.

"BEN DE PARTİMİZİ YÜZDE 49.5 CİVARINDA BİR ORANDA BIRAKMIŞTIM"

7 Haziran sonrası 4 aylık süreçte yaşanan gelişmeleri hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Koalisyon görüntüsü bir anda 4.5-5 aylık sürede ülkemizde adeta bir duraksama havası esti ve yapılan koalisyon görüşmelerinde de belli ki bazı dayatmalar oldu ve oralardan bir netice çıkmadı. Bu arada 'Hayırcılar' türedi, öbür taraftan 'Şöyle olursa böyle olur' diyenler türedi. Bunun neticesinde bana görevi Sayın Başbakan iade edince kalan bir hafta, 8 günlük bir süreç var, bu süreç içerisinde de bana anayasanın verdiği bir yetki vardı. Bu yetkiyle benim yeniden bir yetkilendirme yapmam... Zaten kendileriyle görüşmeler yapılmış olan bu siyasi partilerin bir tanesi çıkıyor diyor ki 'Ben şunlarla zaten beraber hiç olmam.' Dolayısıyla burada yeni bir arayış içine girmenin anlayışı yoktu. Demek ki parlamento, içinde bu işi çözemedi öyleyse bu işi en iyi çözecek yer neresiydi? Milli iradeydi yani halk. Fazla zaman kaybetmeden ben de Meclis Başkanımla görüşmek suretiyle 'En iyisi biz milli iradeye müracaat edelim, millet yeniden bir tercihini yapsın' bunu görelim istedim. Millet de yeniden tercihini yaptı. Milletin tecelli eden bu tercihi bana göre istikrar ve güven tercihidir. Bu istikrar ve güven tercihiyle birlikte... Dikkat edin basit bir yükselme yok, yüzde 41'den yüzde 49.5'a çıkarıyor. Ben de partimizi bıraktığımızda yüzde 49.5 civarında bir oranda bırakmıştım. Şimdi de böyle bir oranla tekrar milletimiz iktidara AK Parti'yi getirdi. İkinci anamuhalefet partisine bakıyorsunuz, durumu hemen hemen aynı. Üçüncü, dördüncü partiye bakıyorsunuz, orada bir yer değişikliği oluyor. Yer değişikliği oy oranından dolayı değil milletvekili sayısı itibarıyla oluyor. Böyle bir tabloyla da şu anda bir istikrar ve güven ortamı çıktı. Ben bu istikrar ve güven ortamının milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Özellikle şu mutluluğumu milletimle paylaşmak istiyorum: G-20'de bunu gördüğümüzde çok mutlu oldum. Bir defa dünya ülkelerinin Türkiye'ye bakışındaki hava farklılaştı. Bir taraftan G-20'deki başarıyı gördüler, o organizasyondaki başarıyı gördüler. Bundan dolayı hem tebriklerini yaparken bir taraftan da seçim neticesiyle ilgili olarak bunu bütünleştirdiler, bir tebrik yaptılar ve Türkiye'nin dünyadaki belirleyici rolü G-20'de çok daha öne çıkmış oldu. Bunu zaten bütün ana başlıklarda, çalışma yemeklerinde de gayet güzel bir şekilde değerlendirme fırsatını bulduk."

"CUMHURBAŞKANI BAŞKA BAŞBAKAN BAŞKA TELDEN ÇALARSA BİR NETİCE ALAMAYIZ"

"Başbakan Ahmet Davutoğlu'na 64. Hükümeti kurma görevi vermenizin ardından nasıl bir kabine olacak? Nasıl bir kabine bekleyebiliriz?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, "Sayın Başbakan çalışmasını yürütecek, kendine göre herhalde o da arkadaşlarıyla istişarelerini yapar. Ondan sonra da bize kendi hazırlıklarını sunacaktır. Bu hazırlıkları sunduktan sonra da tabi bizler kendisiyle bazı şeyleri paylaşırız, paylaşmayız ama bu arkadaşların kahiri ekseriyeti tanıdığımız, bildiğimiz arkadaşlar. Burada bir Cumhurbaşkanı olarak, cumhurun başı olarak benim de tabi tek derdim şudur: Geleceğe yönelik başarılı bir kabine oluşması. Bu başarılı kabinenin oluşmasında Cumhurbaşkanı, Başbakanın ortak hareket etmesi, ortak bir çalışma, bir performans ortaya koyması ülkenin geleceği için önemli. Cumhurbaşkanı başka telden çalarsa Başbakan başka telden çalarsa o zaman biz bir netice alamayız. Bu bakımdan bizim senkronize olmamız çok önemli. Temennim odur ki şu anda kendileri çalışmalarını yapacaklar, çalışmalarını yaptıktan sonra zaten kendileri de açıkladılar, fazla uzatmadan, kısa bir zaman içerisinde süratle hemen kabine listesi bize gelir. Biz de kabine listesi üzerinde hemen çalışmamızı yapar, kendilerine 'hayırlı olsun' deriz. Kaldı ki Pazar günü 22'sinde Meclis Başkanlığı seçimi de var. Şu anda Meclis Başkanlığı için müracaatlar yapılıyor, Cumartesi gününe kadar zaten müracaatlar var. Pazar günü Meclis Başkanlığı seçiminin yapılmasıyla birlikte yeni başkan belli olmuş olacak. Yeni Başkanın belli olmasıyla birlikte divan teşekkülü vesairesi... Ondan sonra parlamento ve yasama organı olarak onları da devreye girişi yürütmenin çalışmalarını da hızlandıracaktır" ifadelerini kullandı.

YENİ ANAYASA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni Anayasayı bu sefer Meclis kendi iradesiyle gerçekleştirebilir mi?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Gerçekçi olmak lazım, şu anda Meclis Başkanı'nı bir kenara koyduğumuz zaman 316 milletvekili var AK Parti'nin. Eğer referandumla bir çözüm bekleniyorsa burada en az 330 gerekiyor. 330 olmadan referanduma gidilmesi mümkün değil. Dolayısıyla burada tabii ki gizli oylamayla falan oluyor ama diğer gruplardan buraya bir desteğin olması lazım ki yeni anayasa bu oylamada geçsin. Ben yalnız şuna inanıyorum: Yani referandumla eğer yeni anayasayla ilgili hazırlıklar, metin geçerse millet bunu kesinlikle onaylar. Buna inancım sonsuz. Fakat ben burada bir başka çağrı yapıyorum: Bugün muhalefette olan siyasi partiler biliyorsunuz dönemimde bir anayasa çalışması yaptı ve bu anayasa çalışmasında 60 madde, 4 siyasi partinin çalışmasıyla paraf edildi. Onların paraflarından geçti. Bu 60 madde az bir şey değil, burada yapılması gereken nedir? Muhalefet partileriyle iktidar partisi acaba ikili görüşmelerle bu 60 madde ve bunun dışındaki maddeler... Bu çalışmayı ele alıp ve burada süratle bir adım atmak. Artık bir darbe anayasasıyla değil de milli iradenin ortaya koymuş olduğu bir anayasayla geleceğe yürümek ister mi istemez mi? Bugün sadece anamuhalefetin vereceği destekle bile hiç milli iradeye başvurmadan, milli iradenin parlamentodaki temsilcileriyle bir ay bile sürmez. Bu değişiklikler süratle parlamentodan geçebilir. Bu olayın matematik yönüdür, realist yönüdür. Milletimize bunu götürelim."

"ORTAK PAYDAMIZ: BİR BİR DARBE ANAYASASIYLA GİTMEYİZ"

"Millete de gittiği zaman ben inanıyorum ki milletimiz de böyle bir metni kesinlikle onaylayacaktır" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Hatırlarsanız geçmişte, en son dönemimde 26 maddelik bir anayasa değişikliği metnini biz 330'u aşan bir oyla parlamentoda geçirmiş, millete gitmiştik. Milletimiz yüzde 58'le o zaman bunu onayladı ve bu anayasa değişiklikleri uygulamaya geçti. Burada da yine benzer bir adım, çok daha güçlü çok daha farklı bir şekilde atılabilir. Bütün mesele, bizim ortak paydamız nedir? Biz bir darbe anayasasıyla gitmeyiz. Ben bir Cumhurbaşkanı olarak diyorum ki, mademki biz bir darbe anayasasıyla gitmeyiz, öyleyse milletin adeta bir hakkı durumuna gelmiş olan anayasa konusunda parlamentodaki siyasi partiler kaldıkları yerden devam etsinler veya önce talep ettikleri bu 60 madde üzerinde adım atsınlar, süreç devam etsin. Mesela ben Başkanlık sistemi olayını gündeme getirdim, getiriyorum ve yine de getireceğim. Ancak bu anayasa değişiklikleri içerisinde de başkanlık sistemi olayı var. Orada başkanlık sistemi henüz müzakere edilmemişti, ona gelinmemişti. Fakat şuanda diğerleri üzerinde bir mutabakat sağlandıktan sonra başkanlık sistemini kendileri kabul etmiyor. Kabul edip etmemeleri önemli değil ama önemli olan bir şey var: Yani başkanlık sistemi nedir? Bunu millet bırakalım tartışsın, akademisyenler tartışsın, siyasetçiler tartışsın yani ülkemize kazandırır mı, kaybettirir mi? Bundan niye çekiniyoruz, bundan çekinmeye gerek yok. Birçok sıkıntıların altında aslında sistem krizi yatıyor. Bizim bu sistem krizinden kurtulmamız lazım."

"GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN UYGULAMALARINDA BAŞKANLIK SİSTEMİ VARDI"

G-20'ye katılan ülkelerin birçoğunun başkanlık sistemiyle yönetildiğini ve o ülkelerin arkasında başarılarla dolu bir grafik yattığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Zorla, birileri dayanarak adeta istemeye istemeye sanki bu Erdoğan'ın kendi meselesi. Bu benim şahsi meselem değil ülkemin meselesi olarak görüyorum, milletimin meselesi olarak görüyorum. Biz ülkemize, milletimize daha faydalı nasıl oluruz? Bunu düşünerek bu adımı atıyoruz. Bizim tarihimize baktığımız zaman o başarılarla dolu olan tarihte aslında bunun da örnekleri var. Kaldı ki geçmiş siyasi liderlerden ebediyete intikal etmiş olanların birçoğunun gündeminde hep başkanlık sistemi vardı. Gazi Mustafa Kemal'in uygulamalarında başkanlık sistemi vardı. Bunları biliyoruz. Milletin önüne getirelim, millet bu noktada tercihini yapsın. Ne diyorsa millet biz de 'baş göz üstüne' deriz. Böyle yürüyelim. Şu anda 5.5 ay kaybettik. Yazık günah yani bu millet bunları kaybetmesin. Sandığa gittik, sandıktan ne çıktıysa hemen uygulamaya konulur. İtalya bakın şimdi yeni bir adım attı, yüzde 40'la düşünebiliyor musunuz? Yüzde 40'la tek başına iktidarı yakalayabilecek. Böyle bir durum geldi. İngiltere yüzde 34-35'ten tek başına iktidarı yakaladı. Yani herkes istikrara götüren yol nereden geçiyor? Buna bakıyor. Yani yüzde 34-35'le de olsa tek başına iktidarın yollarını açalım. Ve muhalefet 'Hayır, olmaz' demiyor, ülkesi için ne gerekliyse bunu yapalım diyor. İtalya'da aynı şey oluyor. Bakın bunlar bize yakın Avrupa ülkeleri. Bunları artık görelim. Bunları gördüğümüz zaman olay çok farklı olur. Bizim anayasamıza baktığımız zaman geçmişten bu yana, 1924'ten alalım bu tarafa doğru, bir kısmı hemen çıkarılmış yerine bir şeyler konmuş, çıkarılmış bir şeyler konmuş adeta bir yamalı bohçaya dönmüş. Artık bu işi tertemiz, pırıl pırıl bir yeni anayasa olarak bence milletimize sunma zamanı gelmiştir diye düşünüyorum."

"BU MİLLETİN GENLERİNDE BU YOK"

Dün akşam İstanbul'da oynanan Türkiye-Yunanistan dostluk maçı öncesi yaşananlara ilişkin konuşan Erdoğan, "Bakıyorsunuz orada saygı duruşu, saygının duruşunun ardından istiklal marşlarına geçiliyor. Orada tabi birkaç yüz olabilir herhalde kendini bilmez ıslıklamaya başlıyor. Bu olacak bir iş değil. Biz bir ülkenin istiklal marşına karşı saygı gösteremeyecek kadar tahammülsüz bir millet değiliz. Bu milletin genlerinde bu yok. Aynı şeyi bize karşı başkaları yapsa biz buna nasıl bakarız? Dinlersin sakin bir şekilde olur biter. Biz dostluk maçı yapıyoruz ve bunlar bizim ülkemizde misafir. Türk milleti misafirine kim olursa olsun böyle davranmaz. Bu tür şeylerde asla duygusallığa yer olamaz" dedi.

"TÜRKİYE'DE ŞU ANDA DAİŞ MİLİTANI YOK' DİYE BİR İDDİANIN İÇİNDE DEĞİLİZ"

Terör örgütü DAİŞ'le mücadeleye ilişkin konuşan Erdoğan, "Türkiye'de şu anda DAİŞ militanı yok' diye bir iddianın içerisinde değiliz. Fransa'dan, İngiltere'den, Almanya'dan Suriye'ye gelen yabancı savaşçılar var. Biz burada MİT, emniyet istihbaratı olarak diğerlerine göre hızlı çalıştık. Hızlı çalışmamış olsaydık bu tespitleri, yakalamaları yapamazdık. Bu ara İstanbul çok önemli bir elemanı yakaladı DAİŞ'ten. Bu konularda bizim hassasiyetimiz onlarda olsaydı belki de bu durum olmazdı. Terör olayı karşısında bütün ülkelerin takınacağı tavır çok çok farklı. Bize bazı şeyler bildirilmiş olsa bu bizden Suriye'ye geçemez. Size bilgi gelirse o bilgi üzerine gidersiniz. Bilgi size gelmezse ne yapacağız? Turistik giriş çıkışı engelleyebilir misin? O zaman bizim Türkiye olarak kalkıp kapılarda OHAL ilan etmemiz lazım. Ondan sonra 'Seyahat hürriyeti Türkiye'de yasaklanmıştır' diye bağıracaklar. Biz şu anda emniyetle ilgili yürüttüğümüz adımları atmaya devam ediyoruz. Ama AB üyesi ülkeler özellikle yeterince bilgiyi Türkiye'ye aktarırlarsa Türkiye bunun gereğini her zaman yapar" açıklamalarında bulundu.

"OBAMA İLE BİRKAÇ GÖRÜŞME YAPTIM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama ile birkaç görüşme yaptığını anlatarak, şunları kaydetti:

"Obama ile birkaç görüşme yaptım. Bütün görüşmelerle birlikte DAİŞ olayının aslı DAİŞ. Bakıyorsunuz Türkiye'de hala bazı çevreler IŞİD'i kullanıyor. Yanlış. DAİŞ olarak yaklaşırsak bunu bir örgüt olarak telakki etmiş oluruz. İslam'ı bunun içine hiç sokmamış oluruz. Böyle yaklaşmamız lazım. Sayın Obama da bunu yakalamış vaziyette. O şekilde ifade etti. DAİŞ ile mücadele burada bundan sonraki süreçte neleri yapmamız lazım, özel görüşmede buna benzer şeyleri aramızda telaffuz ettik. Aynı şeyi Sayın Putin'le bu görüşmeleri yaptık. Bunları yapmaya da devam edeceğiz. Bu ara bu işlere öyle fazla ara veremeyiz. Telefon diplomasisi olsun, özel temsilcilerimiz olsun bu mekanizmaları iyi kullanmak suretiyle bu çalışmalarımızı devam ettireceğiz."

PARALEL DEVLET YAPILANMASIYLA MÜCADELE

Paralel devlet yapılanmasıyla mücadele konusunda da açıklama yapan Erdoğan, "Şu anda orada biliyorsunuz bir hukuk bürosuyla hükümet olarak çok ciddi anlaşmamız var. Öyle zannediyorum ki çok kısa bir zaman içerisinde o da neticesini vermeye başlayacak. Şu anda açıklamam doğru değil. Attığımız bazı özel adımlar var ki bu adımlar da onlara çok daha farklı bir geleceği yaşatacak. Şahıs olarak onlar beni çok iyi tanıyor. Ben de onları çok iyi tanıyorum. Onlar Tayyip Erdoğan'a ihanet ettiler. Ben onlara ihanet etmiyorum. Ben sadece milletin hakkını onlardan geri alma mücadelesi veriyorum. Bu ülkenin hakkını onlardan geri alma mücadelesi veriyorum. Yalnız dahi kalsam sonuna kadar bunu sürdüreceğimi söyledim. Bütün bu mücadeleyi hukuk içerisinde sürdürüyoruz. Medyada olanlar, '1 kuruş ben dışarıya para kaçırmadım.' Gel o zaman niye kaçıyorsun? Eğer bir sıkıntın yoksa gel, niye gidiyorsun? İlgili birimler çalışmalarını yürütüyor. Hukuki süreç yerli yerine oturuyor" diye konuştu.

"AMERİKAN DEVLETİNİ SÖĞÜŞLÜYOR BUNLAR"

Sunucunun "Artık inlerine girildi diyebilir miyiz?" sorusuna Erdoğan, "Yok giriliyor. Daha alınacak çok mesafeler var. Devletin kurumları içerisinde ciddi bir yerleşim olmuş. Öyle sıradan bir olay değil. Bunların bir taraftan temizlenmesi, yasal düzenlemelerin yapılması lazım. Bu dönemde temennim odur ki inşallah hükümet bu yasal düzenlemeleri hatta ben, muhalefetle de el ele vermek suretiyle eğer yapabilirlerse çok daha çabuk şekilde neticeye gidilir diye düşünüyorum. Çünkü yasalarla yapılacak olanlar var, Anayasal düzenleme olarak yapılacak olanlar var. Bunların hepsini yaparak adımları atmamız lazım ki bu temizlik yapılsın. Amerika'daki o hukuk bürosunun attığı adımlardan çok ciddi sesler gelmeye başladı. Netice alacağımıza inanıyorum. Çünkü hukuk çalışıyor. Hukuki noktada ciddi bir neticeye varıldığında ister istemez devletin bütün birimleri devreye girecek. Bu okullarla Amerikan Devletini adeta söğüşlüyor bunlar. Oradan çok ciddi paralar alıyorlar. Nereden geliyor bu kaynak dediğinizde al işte kaynak buradan geliyor. Ben bunu biraz da 'opus dei', mafya böyle bir karışıma benzetiyorum. Adeta böyle bir karışım var ortada. Böyle yürütüyorlar işi. Mafya benzeri bir görünüm var" yanıtını verdi.

RTÜK VE YSK'NIN TV KANALLARINA VERİLDİĞİ CEZALAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, RTÜK'ün bazı televizyon kanallarına verdiği cezalara ilişkin, "Bu verilen cezaların hiçbirini adil bulmuyorum. Bu yanlış bir uygulama. YSK, 'Yasalar böyle dediği için biz böyle yapıyoruz' diyor. Bunu belli bir yayın grubuna yapıyorsunuz da diğer yayın gruplarına niye yapmıyorsunuz? Diğer yayın gruplarının da aynı şekilde iktidarla ilgili saldırıları vardı. Şimdi ben iktidara sesleniyorum, diyorum ki yeni yasama döneminde özel sektörün yazılı veya görsel yayın gruplarına müdahale edilemez. Devletin televizyonuna orada varsa bir haksızlık gereğini yap. Ama özel sektöre kalkıp da böyle bir uygulama yapmanın adaletle hiçbir izahı olamaz. Benim gönlüm kimi istiyorsa yayınlarım. İsterim çıkarırım ister çıkarmam. Başkaları da beğenmediğini çıkarmasın. Böyle bir şeyi kabullenmek mümkün değil. Burada adalet yoktur. Özel sektörün televizyonlarına bunun yapılması mümkün değil. YSK'nın vermiş olduğu kararı gözden geçirmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu kadar saat yayın yasağı konulmasını doğru bulmuyorum. Bu doğru bir gidiş değil. Bu düpedüz sansür başka bir şey değil. Karartma. İnanıyorum ki hükümetin yasama dönemi başlar başlamaz gündeme alacağı bir konu olacaktır" ifadelerini kullandı.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.