Öne Çıkanlar ışid Ebu Bekir El Bağdadi CNN muhabiri Galatasarayın teknik direktörü belli oldu Moira Orfei

Ankara saldırısı Rusya'nın Kırım misillemesi mi?
EMRE ERCİŞ YAZDI:

20 Temmuz 2015'te Suruç'ta gerçekleşen canlı bomba eyleminin ardından, 4 canlı bomba saldırısından 3'ünün Ankara'da meydana gelmesi, sadece bir terör eylemi değil, aynı zamanda diplomatik bir mesaj niteliğindeydi.

Çünkü Ankara, sıradan bir metropol şehri değil. Ankara'yı sıradan bir şehir olmaktan çıkaran en önemli özellik, "Anakent/Merkezkent" olması. Diplomasi ve güvenlik literatüründe "Merkezkent", en korunaklı ve en güvenli şehir olarak karşılık bulur. Yani devletin kalbinin attığı, nabzının tutulduğu yerdir. Ankara'da gerçekleşen her terör eylemi aynı zamanda "Ben senin kalbini, nabzının attığı yeri vuruyorum" mesajı içerir ve dolayısıyla, eylemi kim ya da kimler üstlenirse üstlensin, mutlaka arkasında bir dış güç ve yabancı gizli servislerin parmağı vardır.

Ankara'da gerçekleşen son terör saldırısı da bu parametre üzerinden okunmalı ve özellikle son bir haftadır yaşanan gelişmeler göz önünde bulundurularak, eylemi hangi dış güçlerin, hangi saikle gerçekleştirdiği ihtimalleri üzerinde uzun uzun durulmalı.

Puzzle'ın ilk incelenmesi gereken parçası, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 06 Mart 2016'da Türkiye-Avrupa Birliği (AB) zirvesi için gerçekleştirdiği Bürüksel ziyaretidir. Davutoğlu, ayağının tozuyla geldiği Bürüksel'de Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Dönem Başkanlığını yürüten Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile bir araya gelmiş ve yaklaşık 6 saat süren basına kapalı bir toplantı gerçekleştirmişti.

Basına kapalı olarak gerçekleşen bu toplantının ardından Davutoğlu, Bürüksel'den Türkiye'ye dönüş için bindiği Başbakanlık uçağında, bu kritik toplantı hakkında şu önemli açıklamayı yaptı:

"İki önemli gelişme oldu. Bu hususu Merkel ile görüşmüştük. Merkel'in Putin'le görüşmeleri oldu. Ayrıca Merkel, İtalya, İngiltere, Fransa Başbakanları ve Putin, video konferansı yaptılar. Onun detaylarını anlattı Merkel. Obama ile görüşmüşler onu da anlattı. Puzzle'ı birleştirince başka gelişmeler dikkat çekti. Merkel, 'Yarın oturup 5 ülke Suriye'deki durumu da konuşsak' dedi. Onun üzerine biz 5 ülke, 5 toplantı yaptık, ateşkes, güvenli bölge olabilir mi diye konuştuk. Bazıları tam güvenli bölge ifadesine itiraz etti ama güvenli bölge anlamı veren bir yazımı oraya ekledik. Bu da ilk defa AB metinlerine girdi. Dikkat ederseniz Merkel de  güvenli bölgeyi savundu. Bizim Rusya ile bir temasımız yok, siz Rusya ile konuşun, biz bölge ülkeleri ile konuşalım, sonra hep beraber de ABD ile konuşalım" 

Davutoğlu'nun 08 Mart 2016 gecesi yapmış olduğu bu açıklamada, "Bazı ülkeler tam güvenli bölge önerimize itiraz etti" ve "Dikkat ederseniz Merkel de güvenli bölgeyi savundu" ifadeleri, çok önemli iki ayrı mesaj içeriyor. Birinci mesaj, Davutoğlu ve Merkel'in Suriye konusunda izlenilecek politikalar üzerinde ittifak sağladığı, ikinci mesaj ise "Güvenli bölge" önerisine Rusya ve ABD'nin karşı çıktığı.

Davutoğlu'nun bu açıklaması 09 Mart 2016 günü sabah saatlerinde ajanslara düştü. Bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden bir önemli açıklamada, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın birlikte gerçekleştirdiği basın açıklamasından geldi.

09 Mart 2016 akşamı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen ikili görüşme sonrası Erdoğan,"Açık ve net bir şekilde ifade etmek isterim. Türkiye Kırım'ın gayrimeşru ilhakını tanımamıştır ve bundan sonra da tanımayacaktır. Rusya'nın Kırım'da yaptığı, uluslararası hukuku ayaklar altına alması hiçe sayılmıştır" dedi.

Gerek Davutoğlu, gerekse Erdoğan bu açıklamalarıyla hem Rusya'ya hem de dünya kamuoyuna Suriye'de izlenecek yeni yol haritası konusunda da, Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinde de, bizim tarafımız "Almanya ve Avrupa Birliği"dir mesajını vermiş oldu.

Zaten aslında ne olduysa bu açıklamalardan sonra oldu. Rusya'nın en önemli gazetelerinden Moskovskiy Komsomolets Gazetesi, Gülen'in röportajını 10 Mart 2016 günkü baskısında yayımladı. Rus analist Vitaliy Naumkin tarafından kaleme alınan Gülen röportajına yönelik sadece düşürülen Rus uçağı hakkında yapmış olduğu açıklamalar kamuoyunu meşgul ederken, röportajın satır arasındaki çok önemli bir ayrıntı, tıpkı Ankara'da dün akşam gerçekleşen canlı bomba saldırısından önce ABD Büyükelçiliği tarafından ABD vatandaşlarına yönelik 11 Mart 2016'da yayımlanan uyarı mesajında kaçırılan ayrıntıyla aynı nitelikteydi.

ABD Büyükelçiliği tarafından vatandaşlarına yönelik yapılan uyarıya geçmeden önce, Gülen'in Rusya'ya verdiği röportajın çok önemli o ayrıntısına değinerek puzzle'in ikinci önemli parçasını ortaya çıkaralım.

Naumkin'in kaleme aldığı Gülen röportajının giriş kısmı tercüme olarak kelimesi kelimesine şu şekilde başlıyor:

"Ocak ayının son günlerinde, ABD'de bulunduğum dönemde, bir şarkiyatçı için nadir bir fırsatı kaçırmak istemedim ve ünlü Türk sivil toplum önderi, din adamı Fethullah Gülen'i ziyaret ettim."

Sizde fark ettiniz değil mi röportajın satır arasındaki bu önemli detayı?

Fark edemeyenler için ben yazayım.

Rus, Moskovskiy Komsomolets Gazetesi tarafından 10 Mart 2016 günü yayımlanan bu röportaj, aslında Ocak ayının son günlerinde yani yayımlandığı tarihten yaklaşık 1,5 ay önce yapılmış ve her ne hikmetse tam da Erdoğan'ın "Kırım'ın gayri meşru ilhakını tanımıyoruz" açıklamasının hemen arkasından yayımlanmış.

Sadece bu kadar mı? Tabi ki de hayır!

Bu röportajın hemen öncesi 09 Mart 2016 gecesi CIA Analisti ve "Çözüm Süreci"nin önemli aktörlerinden Henri Barkey, Gülen güzellemesi yapmış, bu güzellemeyi Rus Gazetesinin "Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü" dedirten ve 1,5 ay önce gerçekleştirilen Gülen röportajı takip etmiş, bu röportajdan bir gün sonra da önce ABD Başkanı Obama'nın Erdoğan hakkında"Fiyasko ve bir otoriter. Devasa ordusunu Suriye'ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden biri" açıklamasını, ABD'nin eski Ankara Büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman'ın "Türkiye alevlendirdiği terörizmin tehlikeli misillemesini yaşıyor. Bundan sonra demokrasi Erdoğan'la ilerlemez. Erdoğan, ya reform yapmalı ya da istifa etmeli" açıklaması takip etmişti.

Bu açıklamaları daha da ilginç kılan gelişme ise ABD Ankara Büyükelçiliği'nin resmi internet sitesinde"ABD vatandaşları için mesajlar" bölümünde yer alan ve 11 Mart 2016'da yüklenen güvenlik mesajıydı.

Dün akşam Ankara'da gerçekleşen terör eyleminden sonra bu mesaj daha da önem kazandı.

Neden mi?

Şöyle ki; 11 Mart 2016 günü yayımlanan bu mesajın kaynağı, 04 Mart 2016'da güvenlik birimlerine uyarı amaçlı gönderilen Askeri İstihbarat bilgi notu. İstihbarat Başkanlığı tarafından yayımlanan bu bilgi notunda "BTÖ'nün, Ankara/Bahçelievler 7'inci Cadde bölgesinde bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina, tesis ve lojmanlarına yönelik önümüzdeki günlerde, Suriye uyruklu bir çocuk vasıtasıyla lojmanda oturan çocuk görünümünde (Kimlik bilgileri tespit edilemedi), içerisinde patlayıcı bulunan sırt çantasını, keşif yapılan mevcut bir yere bırakabileceği ilgi ile istihbar olunmuştur."

İstihbarat Başkanlığı tarafından 04 Mart 2016 günü ilgili birimlere gönderilen bu bilgi raporunun bir muhatabı da ABD Ankara Büyükelçiliği. Çünkü, ABD ve Türkiye arasında 2007 yılında karşılıklı imzalanan, günümüze kadar kesintisiz olarak devam eden ve PKK Terör Örgütüne yönelik "Anlık İstihbarat" alış-verişini içeren bir anlaşma var. Dolayısıyla İstihbarat Başkanlığı tarafından dağıtılan bu bilgilendirme raporu "BTÖ" yani "Bölücü Terör Örgütü" hakkında yapılan bir istihbar çalışması.

Peki bu nedemek?

Bu şu demek. ABD Ankara Büyükelçiliği, 2007 yılında karşılıklı imzalanan bu üst düzey anlaşma doğrultusunda 04 Mart 2016 günü ilgili birimlere dağıtılan bu istihbarat bilgi notundan haberdardı.

İyi ama neden 04 Mart 2016'da eline geçer geçmez bu bilgi raporunu yayımlamadı da 11 Mart 2016 gününe kadar bekledi ve ondan sonra yayımladı?

ABD Ankara Büyükelçiliğine 11 Mart 2016'ya kadar bir eylem olmayacağı garantisini kim verdi? Madem vatandaşlarını düşünüyor ve Ankara/Bahçelievler'de olası bir terör eylemine karşı uyarıyor, neden 5,6,7…10 Mart değil de 11 Mart günü yayımlıyor?

İşte bu sorular, belki de dün akşam yaşanan o bombalı eylemin şifreleri niteliğinde.

Bu eylemin arkasından ister PKK çıksın ister IŞİD. Benim için pek fazla bir anlam içermiyor. Çünkü bu örgütler "Küresel Sistem"in oyun kurucuları ve gizli servisleri tarafından taşeron olarak kullanılan örgütler. Ankara'da patlayan bu bombanın özellikle Davutoğlu'nun Merkel'le varılan mütabakata yönelik ve Erdoğan'ın "Kırım'ın gayri meşru ilhakını tanımıyoruz" açıklamasının hemen ardından gelmesi tesadüf olamaz. Çünkü Kırım'ın hem Almanya hem de Rusya için önemi büyük.

Rusya'nın ABD ile Suriye konusunda anlaşmaya varmasında Kırım'da bir pazarlık konusuydu ve ABD, ne kadar da açıktan açığa Kırım'ın Rusya ilhakını meşru görmüyoruz açıklaması yapmış olsa da  aslında Suriye'deki pastanın paylaşılması aşamasında Kırım'ı çoktan Rusya'ya teslim etmiş durumda. Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin önündeki en büyük engel Avrupa Birliği ve Almanya. Ankara'nın Kırım konusunda pozisyonu yine Rusya'ya karşı bir konumlanma ve Almanya'nın yanı olduğu için, Ankara'da dün akşam patlayan bombanın azmettiricisi de yerli taşeronlarını kullanan Rusya.

Kimse misilleme için gözünü Kandil ya da Kobani'ye çevirmesin. İlla bir misilleme yapılacaksa, hedef olarak seçilmesi gereken yer Moskova dır!

AvazTürk

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.