Öne Çıkanlar türkiye ışid IŞİD kara operasyonu yunus mallı türkiye terörist

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Evet' lehinde farklı bir netice gelebilir

Erdoğan, TRT'nin ortak canlı yayınında Erhan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Konya'da katılımın çok yüksek olduğu mitingle şehir mitinglerinin tamamlandığını belirten Erdoğan, yarın İstanbul'da Tuzla, Kartal, Ümraniye ve Sarıyer'de mitinglerinin olacağını bildirdi. Erdoğan, "Huber Köşkü orada olduğu için finali orada yapalım dedik. Bu sene inşallah Sarıyer'de yaparak, böylece kampanyayı tamamlamış olacağız. Temennimiz, muradımız inşallah pazar günü yapılacak seçimlerle de 'evet' sandıklardan büyük bir ekseriyetle çıksın ve Türkiye yeni yönetim sistemine kavuşmuş olsun." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk oylaması anketlerine ilişkin, "Şu an itibarıyla tüm araştırma gruplarından bize gelenler, hepsi de hemen hemen olumsuzu hiç yok, hepsi 'evet' istikametinde. Ama bakıyorsunuz aralarında birer, ikişer, üçer puan var. Bunların içerisinde açık ara olanlar da var. Pazar günü öyle zannediyorum ki, çok çok farklı bir netice de 'evet' lehinde gelebilir. 'Evet' lehinde çıkacak olan bu netice, milli iradenin bu yeni yönetim sistemini ne denli benimsediğini de ortaya koyacaktır. Oran, 55'in altında gösterenler de var, 55-60 aralığında gösterenler de var."

Bu halk oylamasında, özellikle "hayır" bloğunda olanların önemli bir kampanya sürdürmediklerini gördüğünü ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hayır bloğunda olanların önemli bir kampanya sürdürmemeleri bir defa bu işe ne denli sahip olduklarının da bir ifadesiydi. Demek ki bunlar 'hayır' olayına da pek inanmış değillerdi. Kampanya aslında 'evet'in daha çok sahiplenildiği istikametinde. Gerek burada Sayın Başbakanın yoğun kampanyaları, bakan arkadaşların, milletvekillerinin yoğun çalışmaları, şahsımın yoğun çalışmaları, bunun yanında aynı şekilde Sayın Bahçeli'nin özellikle son dönemdeki çıkışlarıyla, onların da yoğun bir şekilde verdikleri destek, aynen parlamentodaki referandum kararına giden sürecin de bir göstergesi oldu. Herhalde Rabbim de bu çalışmanın, gayretin neticesini inşallah bizlere pazar günü aynen lütfedecektir. Çünkü bu gayret boş kalmaz. Meydanlarda yağmur, çamur demeden halkıyla bütünleşen bir kampanya sürdürüldü ve 81 vilayetin tamamına gidildi, gidilmeyen yok. Ama 'hayır' kampanyasını sürdürenler 81 vilayetin tamamında bunu yapmadılar, daha çok düğün salonlarında filan yaptılar, buralarda sürdürdüler. Bizler, salonlarda bazı toplantılar yapılmadı değil, yapıldı ama biz ağırlıklı olarak bu kampanyayı meydanlarda sürdürdük çünkü biz meydanlardan doğduk, meydanlarda büyüdük, geliştik, şu anda da meydanlarda yolumuza devam ediyoruz, çünkü meydanların dilini çok severiz."

Erdoğan, başarıya inanmanın önemine işaret ederek, iddianın inanarak sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.

- "HAYIR BLOĞUNUN BAŞINDA TERÖRİSTLER, TERÖR KOORDİNATÖRLERİ VAR"

AGİT'in halk oylaması kampanyası raporunda tarafgir davrandığını dile getiren Erdoğan, AGİT'in sadece kampanyanın nasıl sürdüğünü rapor etmesi gerektiğini belirterek, "Kalkıp, 'Evet çıkarsa şöyle olur, böyle olur' diyemez, kuruluş gayesi o. Biz de AGİT'in bir üyesiyiz, icabında biz de zaman geldiğinde değişik ülkelerdeki seçimlere eleman gönderiyoruz. Buranın başı şu anda bir Alman. Almanya'nın malum Türkiye'ye bakışını görüyoruz. Burada da tamamen sistematik bir şekilde böyle bir adım atmışlar." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AGİT İnsan Hakları Ofisi Direktörü Michael Link'in Die Welt Gazetesi'ne yaptığı açıklamaları aktararak, "Sen bir defa HDP'nin üyesi misin? Devlet CHP'ye de para yardımı yapıyor, aynı oran olarak eşit oranda, diğer partilere de HDP'ye de ciddi manada para veriyor. Birinci derecede para alan devletten AK Parti'dir, ikinci derecede CHP'dir, üçüncü derecede HDP'dir. Bunlar aldıkları parayı nerede kullandılar? Seçim kampanyasında mı kullandılar? Bunlar aldıkları paraları dolaylı yollarla dağa gönderiyorlar, sıkıntı burada. Kampanyada harca... Ben hiçbir yerde onların propaganda şeylerini görmüyorum. Niye? Harcamıyorlar, çünkü başka yerlere gitmesi lazım o paranın. Muvazaa ile siz bu paraları bir yerlere göndereceksiniz, ondan sonra kampanya yok. Bazı televizyonlarda kısmen gördüm ama bu yeterli değil ki. Ver parayı yayımlasınlar, ver parayı gazeteler de yayımlasın. Sen vermezsen herhalde medya, yazılı veya görsel, bedavadan senin reklamını yayımlayacak değil." şeklinde konuştu.

"Kampanyayı sürdüren yerler belli" diyen Erdoğan, "Kandil'in, İmralı'nın sesi nasıl çıktı? 'Hayır' dedi. Pensilvenya, Feto 'hayır' dedi. Hayır bloğunun başını kimlerin çektiği de ortada. 'Hayır' bloğunun başında teröristler var, terör koordinatörleri var, Kandil var, İmralı var, FETÖ'nün başı var. Onun için verilecek oyların önemi çok büyük. Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu. Kişi sevdikleriyle beraber haşr olunacak. Onun için de bu verilecek oyların değeri çok ama çok önemli." ifadesini kullandı.

- "MUHAFAZAKAR KESİMİN TÜRKİYE'DE BÖYLE BİR GÜÇ KAZANMIŞ OLMASI ONLARI RAHATSIZ EDİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaptığınız konuşmalarda 'evet' kampanyasını engelleyenlerin başında Almanya'nın olduğunu işaret ettiniz. Neden Almanya? Oradaki kaygı referandumdan çıkacak sonuç mu yoksa Recep Tayyip Erdoğan mı?" sorusunu, "Referandumdan çıkacak sonuç, bunları ciddi manada rahatsız ediyor. Çünkü bu yönetim sisteminin Türkiye'ye ne denli bir güç katacağını bunlar iyi biliyorlar. Muhafazakar kesimin Türkiye'de böyle bir güç kazanmış olması onları rahatsız ediyor. Hele hele böyle bir yönetim sistemini, darbenin getirdiği sistemi bir tarafa atıp yeni bir yönetim sistemini milli iradeyle bütünleşerek ortaya koymak, bunları çılgına çeviriyor." şeklinde yanıtladı.

AB'nin büyüme ortalamasının yüzde 1,8-1,9 iken Türkiye'de bunun yüzde 2,9 düzeyinde olduğuna değinen Erdoğan, "Bu, tabii bunları 'Biz nereye gidiyoruz?' diye ister istemez düşündürüyor. Çünkü Türkiye burada kalmayacak, Türkiye daha ileri gidecek. Sipariş üzere kredi derecelendirme kuruluşlarının notları vardı, değil mi? Ne oldu? Şimdi aynı notu verebiliyorlar mı? Hepsi bu noktada geri adım atmaya başladı. Şimdi hakkaniyete yaklaşır duruma geldiler çünkü isteseler de istemeseler de gerçek ortaya çıkacak, Türkiye ekonomide de tavan yapacak, daha iyi bir yere geleceğiz. Biz yatırımlarımızı durdurmayacağız, aynı kararlılıkla yatırımlarımız devam edecek." diye konuştu.

Erdoğan, 18 Mart'ta temeli atılan 1915 Çanakkale Köprüsü'nün iki kule arasındaki mesafeyle dünyanın bir numaralı köprüsü olacağını kaydederek, şunları söyledi:

"Bu tabii üstelik küresel sermaye ile oluyor. Yerli sermaye değil, buraya Kore sermayesi de giriyor, yüzde 50, yüzde 50. 'Bunlar nasıl yapıyor bu işi? Biz, bunlar çöktü, bitti, gitti derken, bunlarda hala gelişme var. Bizden bir şey de talep ettikleri yok. IMF'ye 23,5 milyar dolar borçları vardı, gitti. Merkez Bankasındaki döviz rezervleri 106-107 milyar dolar.' Öbür tarafta el bebek gül bebek sevdikleri, savundukları Yunanistan'ın durumu ortada. Sadece Almanya'nın bildiğim kadarıyla şu anda 400 milyar avro Yunanistan'dan alacağı var. Alman halkı, mevcut yönetimi sıkıştırıyor, 'Siz bizi burada sıkıyorsunuz, Yunanistan'a 400 milyar avro veriyorsunuz.' Tabii Erdoğan bunları dillendirince, çıldırıyorlar. Niye çıldırıyorsun? Sizin bize yaptıklarınızı biz unutamayız ki. Buradan terörist kaçıyor, Yunanistan'a gidiyor. Açıyoruz konuşuyoruz, '15-20 gün içerisinde ben çözeceğim bu işi' diyorlar ve hala Yunanistan'da o teröristler el bebek gül bebek saklanıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Biz sizinle NATO'da beraberiz, müzakereleri yürüttüğümüz AB'de sizlerle görüşüyoruz, komşumsun, en çok turist benden sana geliyor. Bütün bu olaylar ortadayken, sen kalkıp da benim düşmanıma dost olmaya kalkarsan kusura bakma."

- "TEMENNİMİZ SAYIN TRUMP'TAN BUNU GÖRMEMİZDİR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin bir soruya, şu karşılığı verdi:

"Ümidimi kaybetmek istemiyorum, yani hala ben bu ümidimi koruyorum. Ve bizim elimizden gelen nedir? Onlara sürekli olarak tüm bakanlarımızla, başbakanımız, şahsım, muhataplarımızla bunları hep kendilerine iletiyoruz. Temennim odur ki, Amerika bu yanlışı görmüştür. Dolayısıyla artık bu şarlatanı ülkesinde barındırıp, başına bela etmemeli. Tabii bu şarlatanla beraber, bu şarlatanın bütün yavruları da orada. Orada karargahı kurmuşlar. Charter School'lardan 750 milyon dolar yılda gelir elde ediyor. Ve bunların hepsi muvazaalı gelirler. Bütün bunlar nereye harcanıyor? İşte bakıyorsunuz, kongre üyelerine bunların paralar verdiğini, bunların tespit edilerek, biz bunların hepsini kendilerine ilettik. Dosyalar, vesaire bunların hepsi, 80-85 koli evrak gönderdik. Ama nedense bunları idari bir tasarrufla dahi bu adamı hala içeri almayışları düşündürücü. Tablo böyle olunca ister istemez bu bizim NATO'da 2 önemli üye, ben senin stratejik ortağınım, burada bizim bir adım atmamız lazım. Biz tabii Sayın Obama'dan bunu göremedik. Temennimiz Sayın Trump'tan bunu görmemizdir. Onun için de CIA Başkanıyla, Dışişleri Bakanıyla bunların hepsini açık açık konuştuk. Telefon görüşmelerimizde de Sayın Trump'a bunları ilettim. Pazar günü inşallah referandumdan sonra temennim odur ki en kısa zamanda kendileriyle de yüz yüze görüşmelerimizi yapıp, bu konularda nasıl bir yol haritası belirleyeceğiz, bunun adımını atarız."

Bugün ABD Başkanı Donald Trump ile telefon görüşmesi planlaması olduğunun hatırlatması üzerine Erdoğan, "Onların da başka planlamaları sebebiyle bu akşam onu yapamayacağız. Arkadaşlar takip ediyorlar. Belki onlar da artık pazar günü seçimi atlatalım, ondan sonra görüşelim noktasındalar." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sen kalkıp bu ülkede hem demokrasi diyeceksin. Demokrasinin egemen olduğu bir ülkede kimi denize döküyorsun? Türk oğlu Türk'ünü denize dökeceksin, Yunan mı ulan bu, neyi denize döküyorsun? Bu millet tarihinde kimi denize döktü belli. Sen nasıl böyle bir benzetme yaparsın. İşte İzmir'deydik, gelsen dökseydin. Allah'ın izniyle pazar gününün neticesi belli. Bu bizim kanımıza dokunuyor." dedi.

Çelik'in, "Neredeyse Türkiye'deki kadar Avrupa'daki basında yer alıyorsunuz. Reaksiyon ne, net olarak ifade edebilir misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, bu durumu isabetli gelişmeler olarak gördüğünü söyledi.

Türkçeye bu kadar yer verilmiş olmasının, millik ve yerlilik bakışı açısından güzel bir gelişme olduğunu belirten Erdoğan, "Pazar günü bu referandumla beraber, kendilerine Türkiye'den çok daha güzel mesajları vereceğiz ve bu tanışma modu biraz daha yükselebilir. Çünkü Türkiye, yükselen bir Türkiye." diye konuştu.

Avrupa Birliği ile ilişkilerin 16 Nisan sonrası çıkacak sonuca göre yeniden revize edilip edilmeyeceğine ilişkin soruya karşılık Erdoğan, pazar gününden sonra Başbakan Binali Yıldırım ve hükümet ile bu konuyu konuşacaklarını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çünkü Avrupa Birliği'nin 54 senedir bize çektirdiği çile yeter. Böyle bir ülke yok. Hiçbir ülkeye bunlar böyle çile çektirmediler. Türkiye herhalde bunların şamar oğlanı değil. Herkes haddini bilecek. 'Yok sizin nüfusunuz çok kalabalık, geliriniz çok fazla, bundan dolayı Almanlar, Fransızlar sizi istemiyor.' Bunları artık kimse yutmuyor. İngiltere gibi kurucu bir ülke Brexit'e gitti mi? Gitti. Brexit neticesinde halk ne yaptı? 'Biz dedi AB'den çıkalım.' Başından itibaren parada ne yaptı? 'Ben avroya girmiyorum.' dedi. Para birliğine girmeyen İngiltere demek ki o günden kararını almıştı. Ben İngiltere'yi başka ülkelerin de takip edeceğine inanıyorum." ifadelerini kullandı.

- "BUNLAR ÇOK VEFASIZ"

Erdoğan, Türkiye'nin istenmeyişinin sebebinin; genç, dinamik ve artan nüfusu olduğunu dile getirerek, AB ülkeleri arasında nüfus itibarıyla en yoğun olduğu ülkenin Türkiye olacağını, bu durumun da AB ülkelerini rahatsız ettiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye'ye yakışanı vereceksin arkadaş. Sen vizede benimle dalga geçiyorsun. 3 milyon Suriyeli mülteciyi alıyoruz, yediriyoruz, içiriyoruz. Şu ana kadar sivil toplum kuruluşlarıyla beraber 25 milyar dolar harcamışız. Davutoğlu'na verilen söz '3 milyon avroyu vereceğiz.' Arkadan görüşmeler devam ediyor, 'İkinci bir 3 milyar avro daha vereceğiz.' Verilen sözlerden sadece 725 milyon avro geliyor. Bizim bütçemize girmiyor. Kızılay vasıtasıyla oralarda harcanıyor. BM Mülteciler Konseyi'nden gelen para 550 milyon dolar. Böyle bir vefasızlık olur mu? İnsan hakları ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi varsa, Türkiye bu kadar yükü sırtına alacak, siz öveceksiniz 'Türkiye şöyle yapıyor, böyle yapıyor.' ama ciddi toplantılarda da var ya Türkiye'ye bir teşekkür bile yok. Bunlar çok vefasız. Bakıyorsun kendileri üç beş kuruş para verirler, onun orada saltanatını sürerler."

- "VATANIMIZDA, VATANDAŞLIK İMKANINI ALABİLİRLER"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilere maaş bağlanacağı, iş yeri açarlarsa vergiden muaf tutulacakları, Türkiye vatandaşlığına geçirileceklerine ilişkin iddialara, şu yanıtı verdi:

"Bu insanların içinde bir çadır kentlerde, konteyner kentlerde kalanlar var ama bir de şehirlerde olanlar var. Bunların içinde ciddi meslek sahibi olanlar, doktor, öğretmen, avukat, eczacı olanlar var. Birinci derecede bu insanlardan niye istifade etmeyelim? Bizim şu andaki işçi çalıştırma anlayışımız veya bu konudaki yasal düzenlemelere baktığımız zaman bunları vatandaş olmadığı sürece çalıştıramayız. Kaçak işçi çalıştırma suç. Öyleyse bu adımı atmak, bunların içinde kalifiye olanları değerlendirme imkanı var. Kanada ve Almanya, Suriye'den kalifiye olanları çekip alıyor. Diğerlerini almak işlerine gelmiyor. Biz kalifiye, kalifiye olmayan buna bakmadık. Bombalardan kaçıp gelen kim olursa olsun hepsini aldık. Şimdi diyorum bir sınıflandırmaya gidelim. Birçoğu dillerini de ilerlettiler. Vatanımızda, vatandaşlık imkanını alabilirler. Kalifiye olanlar iş de bulabilirler. İçlerinde profesörler var. Bazı üniversitelerimiz bunları değerlendiriyor. Bunlardan kaçmanın bir anlamı var mı? Kılıçdaroğlu'nun anlattığı gibi 'Herkese karşılıksız para verelim.' böyle bir şey yok."

- "ALLAH'IN İZNİYLE PAZAR GÜNÜNÜN NETİCESİ BELLİ"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir soru üzerine, muhalefetin elinde argümanı ve malzemesi olmadığı için söyleyecek sözünün de bulunmadığını belirterek, şöyle devam etti:

"Söyleyecek sözü olmayan, argümanı olmayan ne yapar? Yalana başvurur veya ne yapar tehdit eder. İşte eski ve yeni genel başkan. Hepsi de yalan, yalan, yalan. Eskisi 'Hayır çıkarsa denize dökmüş gibi mutlu olacağız.' diyor. Konya milletvekili ne diyor? 'Bunları Samsun'dan başlayacağız Sivas, Amasya, Sakarya, İzmir'den denize dökeceğiz.' diyor. Herhalde hocası öbürü, kılavuzu karga olanın malum. Ama şu anda bunlar sokağa doğru dürüst çıkamıyor. Nasıl çıkacak sokağa? Seni Samsun'a sokmazlar. Bırak sen Samsun'a girip, Sivas'a gelmeyi. Sivas'a, Amasya'ya. Sakarya'ya sokmazlar. Sen kalkıp bu ülkede hem demokrasi diyeceksin. Demokrasinin egemen olduğu bir ülkede kimi denize döküyorsun? Türk oğlu Türk'ünü denize dökeceksin, Yunan mı ulan bu neyi denize döküyorsun? Bu millet tarihinde kimi denize döktü belli. Sen nasıl böyle bir benzetme yaparsın. İşte İzmir'deydik, gelsen dökseydin. Allah'ın izniyle pazar gününün neticesi belli. Bu bizim kanımıza dokunuyor. CHP'ye gönül veren vatandaşlarıma sesleniyorum; bu tür kendini bilmezleri, ahmakları aranızda nasıl barındırıyorsunuz? Onun genel başkanı zerre kadar siyasetten anlamış olsaydı, 'Gel buraya sen böyle nasıl konuşursun.' Hemen ihraç istemiyle disiplin kuruluna gönderirdi. Ama öğrenemedi ki daha bu siyaseti ve öğrenemeyecek. Pazar günkü netice, CHP tabanı için de bir fırsattır."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha maddeleri okumadığını, "Cumhurbaşkanı 1500 yardımcı atayabilir." dediğini ifade eden Erdoğan, "Biz 36 bakanla devraldık göreve geldiğimizde ve bu 36'yı 25'e indirdik. Biz devlet yönetmek nedir bunu gayet iyi biliriz ama sen bu işlerden anlamazsın. Sana bir SSK teslim edildi içine ettin." dedi.

- "DAHA PRATİK VE SERİ KARARLAR ALABİLİR HALE GELECEK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni partili cumhurbaşkanlığı sisteminde bakanlar belirlenirken, sayısının belli olmayacağına yönelik bir hüküm yok. Bundan kaynaklı olarak '1500 tane atayabilir' deniyor. Buna açıklık getirir misiniz?" sorusuna karşılık, şunları söyledi:

"Bakanların yanına bakan yardımcısını koyduk ki bakan gücünde bir yetkili olsun. Bürokrat onun yaptığını yapmaz. O aynı zamanda siyasetten birisi olduğu için vatandaş geldiği zaman onunla daha farklı bir şekilde ilgilenir, sorunlarını takip eder, çözer. Türkiye eğer sınıf atladıysa böyle atladı. Başkanlık sistemine Kasım 2019'dan sonra geçeceğiz. Yeni dönem o zaman başlayacak. İki şey değişecek. Bir, Cumhurbaşkanı partisine dönebilir. İkincisi 30 gün içinde HSYK değişiyor, Hakimler Savcılar Kurulu oluyor. Yeni sistemle birlikte sayı 13'e iniyor. 13'e indikten sonra 4 tanesini ben Cumhurbaşkanı olarak atıyorum. Bugüne kadar TBMM üye atayamazken, şimdi 7 üyeyi TBMM atıyor. Hani Kılıçdaroğlu diyor ya 'Yasama organının hiç bir kıymeti harbiyesi yok.' 7 tane üyeyi orası atıyor. Bu neyi getiriyor? Aynı zamanda uzlaşmayı getiriyor."

Eskiden 3 dairenin bulunduğunu, bu sayının 2'e ineceğini anlatan Erdoğan, böylece Hakimler Savcılar Kurulu'nun yeni süreçte çok daha pratik, çok daha seri kararlar alabilir hale geleceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "rejim değişecek" iddialarının çok üzücü olduğunu ifade ederek, "Yıllardır, 40 yıllık siyasi hayatımda benim böyle bir iddiam; 'rejim değişecek.' diye olmamıştır. Rejim, 1923'te bitmiştir ve bu Cumhuriyet'tir. Şu anda bizler Cumhuriyet'in özellikle içindeki aktörler olarak bugüne kadar bu sistemi öyle veya böyle aldık geldik. Ama bu sistem ihtiyaçlara cevap vermiyor. Bu vücuda bu sistem dar geliyor. Tabii burada dert başka. Şimdi işte son zamanlarda ortaya çıkardıkları bu eyalet falan vesaire gibi şeyler; hepsi buralardan neşet ediyor. Bakın bir defa Türkiye'nin eyalet sistemi vesaire gibi problemi, derdi yok." dedi.

Erdoğan, TRT'nin özel yayınında Erhan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çelik'in, "Başkan seçilen kişinin Meclis'i feshetme yetkisini elinde bulundurması" iddialarına ilişkin sorusu üzerine, "Seçime götürmek başka bir şey, fesih başka bir şey. Fesih dediğiniz zaman 'kendisi yerinde kalır' havası gelir. Onun için fesih yetkisi yok. Yeniden seçime götürme anlayışı var. İki sandık da ne yapacak? Kurulacak. Kendisi de seçime gidecek, parlamento da seçime gidecek." diye konuştu.

Olayın aslının bu olduğunu ancak farklı anlatıldığını dile getiren Erdoğan, "Ben yerimde dururum, sizi de ortadan kaldırırım. Böyle bir şey yok. Seçimi yenilerim veya yeniden seçime giderim, ben de sandığı ortaya koyuyorum kendim için aynı zamanda parlamento için. Yani bir cumhurbaşkanı durup dururken, niye kendisi için böyle bir seçim arzu etsin ki? Onun için istikrar var, güven var, onun için 5 sene var. Yani 5 yılda bir bu ülkede bundan sonra, fevkalade bir durum olmadıkça seçim olacak. Onun dışında olmayacak." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde milletvekili sayısının artırılmasına neden ihtiyaç duyulduğu yönündeki soruya, bunu Avrupa'dan bazı örneklerle anlatmak istediğini belirterek, hangi ülkede ne kadar üye var bunların görülmesinde fayda olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları aktardı:

"Mesela nüfus itibarıyla da bakarsak isabetli olacak. Bunlar Avrupa ülkeleri. 6 ülkeden Türkiye dahil örnek vereyim. Mesela Almanya'nın nüfusu 82 milyon. Milletvekili sayısı ne biliyor musunuz? 667. Peki, milletvekili başına düşen kişi? 123 bin. Fransa'ya geliyoruz, 66 milyon nüfusu var. Milletvekili sayısı ne biliyor musunuz? 925. Peki milletvekili başına düşen nüfus? 75 bin. İspanya'ya geliyoruz, nüfus 44 milyon. Milletvekili sayısına bakıyoruz, 616. Bunların içinde tabii senatoyla beraber olanları da var. Burada da 64 bin kişiye milletvekili veya senatör düşüyor. İtalya'ya geliyoruz, yine aynı milletvekili, senatör, 60 milyon nüfusu var. Milletvekili sayısı ne biliyor musunuz? 952, senatör ve milletvekili. Peki ne kadara düşüyor? 63 bin kişiye. Geliyoruz İngiltere'ye, orası daha da farklı. 65 milyon nüfusu var, milletvekili sayısı ne biliyor musunuz sevgili milletim? Bin 449, ey Kılıçdaroğlu... Burada senatör var, avam kamarası var, milletvekili var. Sayı bu. Peki ne kadar kişiye düşüyor? 45 bin kişiye. Bu kalkmış 600 milletvekiliyle, bunların mukayesesini yapıyor. Geliyorum Türkiye'ye 80 milyon nüfusumuz var ki Almanya'dan sonra en çok nüfusa biz sahibiz. Şu anda bizim 550 milletvekilimiz var ve kaç kişiye düşüyor biliyor musunuz? 143 bin kişiye, bir milletvekili düşüyor. Ya biz bununla neyi getiriyoruz şimdi? Biz bununla temsilde adaleti getiriyoruz. Niye? Daha az kişiyle temsili yapabilen milletvekillerimiz olsun. Öyle bir adaletsizlik daha var ki bizde, mesela İstanbul'da burası çok enteresandır, 120 bin kişi bir milletvekili çıkarırken, Anadolu'muzun bazı illeri var, zikretmeyeceğim isimlerini, 15-20 bin kişiyle milletvekili çıkarıyor. Bu adalet mi? Peki bu niye yapıldı? O illerimizin de milletvekili olsun anlayışıyla yapıldı. Ama bu adalet değil. Şimdi bu sayı çoğaltılıp da eğer nüfusun azalması ve milletvekili temsili bu noktada güçlendirilmiş olursa hiç olmazsa oralara da bu biraz yakışır. Olayın aslı bu."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ayrıca bu noktada başka bir şeye de gidilebileceğini aktararak, "Nedir o? Mesela dar bölge sistemine gidersin veya daraltılmış bölge sistemine girersin. Bu tür şeyleri yapmak suretiyle de bu işe bir çözüm bulunabilir. Ama buna da yanaşmazlar. Bu da işlerine gelmez. Onun için şu anda bu sistem böyle yürüyor mu, yürüsün. Yürüsün ama hiç olmazsa dedik milletvekili sayısını 550'den 600'e çıkaralım da temsilde adaleti yakalayalım. Olayın aslı bu." diye konuştu.

- "Parayı almaya gelince alıyorsun, seçilmeye gelince 'dur' diyorsun"

Seçme yaşının 18 olduğunu, zor olanın seçilmek değil, seçmek olduğunu vurgulan Erdoğan, "O yetkinlik ister. Şimdi seçme noktasında 18'i kabul ediyorsun, seçilmeye gelince 18-25 aralığını kabul etmiyorsun. Zaten bu daha önce 30'du. Bunu 30'dan 25'e indirdik. Şu anda 25 ila 30 arasında son seçimlerde 5 kişi seçildi. Şimdi ne yapıyoruz? Şimdi diyoruz ki 'Hayır olmaz biz 25'i de 18-25 aralığına indirelim.' 18-25 aralığında olanlar, parlamentoya girme şansına sahip olsunlar. Yalnız burada da tabii birçok yalanlar söyleniyor." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda 18-25 aralığında 132 bin vergi mükellefi olduğunu, bunların ödediği verginin Ankara-Konya hızlı tren hattını yaptırmaya yeteceğini söyledi.

"Şimdi bu insanlardan parayı almaya gelince alıyorsun ama seçilmeye gelince 'dur' diyorsun. Niye bunu yapıyorsun?" diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kaldı ki bu insanlar yetişmiş insanlar olacak, öyle rastgele olmayacak. Hiçbir siyasi parti de kendini temsilde zora sokacak olan adayı gelip de cepheye sürer mi? Sonra olayı sadece burada da görmeyelim. Milletvekili seçilme imkanı da olur, muhtar, belediye başkanı, belediye meclis üyesi seçilme imkanı da olur, tüm bunların önünü açalım ki bu gençlerimiz bir an önce demokrasiye güç katsın. Bunu sağlayalım. Sonra kızlarımıza bu noktada niye hakaret ediyorsun? Şimdi evlenmede yaş nedir? 18 değil mi? Cezai mükellefiyette yaş 18, bunları kabul ediyorsun. Burada niye önünü kesiyorsun? Neymiş, iki sene milletvekili olunca ondan sonra bunlar emeklilik haklarını temin edecekler. Böyle bir şey yok. Bir defa emeklilik hakkı elde etmek başka bir şey, parayı almayı başlamak başka bir şey. Parayı ne zaman alacak? İkinci dönem bakalım milletvekili seçilebilecek mi? Seçilmedi, o zaman ne yapacak? Kendisi ya primleri ödeyecek veya nerede çalışıyorsa oradan ödenecek ve 23 yıl, bu ödemeyi yapması lazım. Erkeklerde ne zaman emeklilik? 65 yaş. Bayanlarda ne zaman? 63 yaş. Bütün bunlar bu kadar açık, net ortada ama bunu anlatmıyor ve gençlere de hakaret ediyor. Biz bu gençlerden çok istifade edeceğiz, erkeğiyle, bayanıyla. Onlara da biz hakaret ettirmeyiz. Bir taraftan da 'Ben Atatürk'ün partisinin başkanıyım.' diyeceksin ama Gazi Mustafa Kemal'in 'Gençler Cumhuriyet'i ve bu vatanı sizlere emanet ettim.' hitabını bir kenara koyacaksın. Başka şey söylemeye gerek var mı?"

- "FANİLER ÜZERİNDE İNŞA EDİLEN BİR SİSTEM KURMUYORUZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çelik'in, "Hayır cephesinin argümanlarından birisi de 'Recep Tayyip Erdoğan sonrası ne olacak?' Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu, "Ben maşallah, elhamdülillah diyorum. Allah'a hamd ediyorum. Demek ki bayağı sevenim varmış. Ama ben bir de şuna inanıyorum. Ben faniyim. Benim kalkıp da 2019'a kadar ömrümün olacağını bana kimse garanti edemez. Böyle bir şey söz konusu değil. Kaldı ki biz faniler üzerinde inşa edilen bir sistem kurmuyoruz. Biz, herhangi bir faninin samimiyetle, başarılı bir şekilde yürütebileceği, milli iradenin tecellisiyle ortaya çıkmış bir sistem inşa ediyoruz." diye yanıtladı.

Türkiye'nin darbecilerin hazırladığı anayasaya mahkum edildiğini, Şimdi "Darbecilerin hazırladığı değil, sivil iradenin hazırladığı bir 18 maddeyle bu işi devam ettirelim." dediklerini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Gönül arzu ederdi ki 60 maddenin görüşülerek, temsilcilerimiz tarafından Başbakanlığım dönemim de dahil, 4 siyasi partinin elemanlarının çalışarak hazırladığı 60 madde vardı. Burada bu arkadaşlarımız mutabık kalmışlardı. Bunlar o maddeler üzerinde hepsi imzalarını koymuşlardı. Fakat ne yazık ki kaç kere ben Kılıçdaroğlu'na 'Hadi gel, buyurun ikimizin beraber burada Meclis'e getirmemiz bile yeterli ve Meclis'ten biz bunu geçirebiliriz.' dedim. Ne zaman ki bunu dedim hemen kaçtı. Niye kaçıyorsun ya? Gel. Biz bu adımı atalım. Hemen bu 60 maddeyi bir defa kuralım. Bu 60 maddeyle beraber de anayasanın bütününü halledelim. Yapmadı ve buraya böyle geldik. Sağ olsun Milliyetçi Hareket Partisi, bu konuda yeni süreçle ilgili adımı AK Parti ile beraber attı. En azından şu darbeci sistemin ürünü başkanlık anlayışını bir kenara koyup, milli iradenin arzu ettiği bir sistemi ortaya koydu. Bu tabii bu bütünü kapsamıyor ama en azından işin tepe noktasını halleden bir şey. Temenni ederiz ki, bu yeni düzenlemeyle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile şimdi bunun önü de açılır ve yeni dönemde o söz verdiğimiz anayasayı da gerçekleştirme imkanını yakalarız."

- "TÜRKİYE'NİN EYALET SİSTEMİ GİBİ BİR PROBLEMİ, BİR DERDİ YOK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "rejim değişikliği" iddialarının sorulması üzerine, şunları kaydetti:

"Bu, çok üzücü bir şey. Yıllardır, 40 yıllık siyasi hayatımda benim böyle bir iddiam; 'rejim değişecek.' diye olmamıştır. Rejim, 1923'te bitmiştir ve bu Cumhuriyet'tir. Şu anda bizler Cumhuriyet'in özellikle içindeki aktörler olarak bugüne kadar bu sistemi öyle veya böyle aldık geldik. Ama bu sistem ihtiyaçlara cevap vermiyor. Bu vücuda bu sistem dar geliyor. Tabii burada dert başka. Şimdi işte son zamanlarda ortaya çıkardıkları bu eyalet falan vesaire gibi şeyler; hepsi buralardan neşet ediyor. Bakın bir defa Türkiye'nin eyalet sistemi vesaire gibi problemi, derdi yok. Gündemde böyle bir şey yok. Şimdi bu 18 madde, bunun içinde böyle bir şey var mı? Yok. Nereden çıkıyor bu, kim uyduruyor bunu? Bozukluk burada. Böyle bir şey olmadığına göre bunu söyleyecek birisi varsa meydanlarda ya ben söyleyeceğim ya da AK Parti'nin genel başkanı, başbakan söyleyecek. Böyle bir şey bizden çıktı mı? Yok. Efendim şu söylemiş, bu söylemiş, bırakın bu işleri. Kimden söz sadır oluyor, onun bir kıymeti harbiyesi var mı yok mu? Buna bakılacak. 14 senedir bu işi yapıyoruz. Hiçbir zaman böyle bir şeye teşebbüsümüz olmamıştır. Biz ülkemiz için böyle bir şeyi gündeme getirmedik. Biz hep neyi savunduk? Üniter yapıyı savunduk."

- "BU VATANDA KİMSE OPERASYON YAPAMAZ"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rabia'yı Cumhurbaşkanlığı boyunca hep işlediğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Peki, Rabia'nın içeriğinde ne var? Tek millet var. Ne demek bu? Yani bu ülkede 80 milyon, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Boşnağıyla, Romanıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle... Burada ayrım var mı? Yok. İki, tek bayrak. Bizim bayrağımız belli, şehidimizin kanı rengi, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin ta kendisi. Bunun dışındaki şu anda 'hayır' diyenlerin içerisinde bizim bayrağımızı kongre salonlarına asamayan namertler var. Var mı? Var. Yurt dışına gitme, burada yapılan kongrelerde vesairelerde bizim bayrağımızı asmıyorlar. Hatırlayın o günleri. İndirme teşebbüsü de oldu, hep bunlara tevessül ettiler. Ben şimdi milletime sesleniyorum, ey milletim, bak yanlışa düşme, işte bak bunlar, bizim bayrağımız kongrelerinde vesaire, salonlarına asmayacak kadar bu vatana ihanet içerisinde olanlar. İstiklal Marşımızı söylemeyecek, söyletmeyecek kadar bu vatana ihanet içerisinde olanlar. Eğer sizler de İstiklal Marşı'na karşıysanız ha ben onu bilemem. O ayrı bir konu ama lütfen bunları görelim."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üçüncüsünün 780 bin kilometrede tek vatan olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu vatanda kimse operasyon yapamaz. Peki, bu alçaklar zaman geldi kendileri için belli bölgeleri şöyle tırpanlamaktan bahsettiler mi? Bahsettiler. Güç kaybına uğradıkları zaman 'Biz onu demek istemedik.' Kimi uyutuyorsunuz? Bütün belgeler her şey ortada. Ne zaman ki şimdi Tendürek, Gabar, Cudi, Bestler Dereler buraları kendilerine mezar olmaya başladı, şimdi geri vitese taktılar. Size bu vatandaki ihanetinizin hesabınızı sonuna kadar soracağız. Bunlar 'hayırcı'. Kandil 'hayır' demiyor mu? İmralı 'hayır' demiyor mu? Diyor. Aynı şekilde şarlatan ta Pensilvanya'da, o da 'hayır' diyor. Bunlar şu anda müşterek çalışıyorlar. Onlarla beraber hareket edenlere benim söyleyecek bir şeyim yok.

Dördüncüsü tek devlet. Bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bir devletimiz kesinlikle yoktur, olamaz. Nerede burada eyalet? Böyle bir şey olabilir mi? Bunların hepsi şu anda kafa karıştırmaktır, bulandırmaktır. Kılıçdaroğlu da bunlara böyle sarılıyor. Kılıçdaroğlu, sen benden çıkana bak, Başbakanımızın ağzından çıkana bak. Sen Hakkari'ye Türk Bayrağı ile giremedin. Nasıl oluyor da konuşuyorsun? Senin mitinglerini bilirim ben. Hakkari'ye gidemedin. HDP'ye güvendin, onlarla beraber gittin orada miting yaptın. Adamları da alana onlar getirdi. Bunların hepsi bizim istihbarat raporlarımızda var. Kimi aldatıyorsun? Çok aldattın bugüne kadar bu insanları ama bundan sonra aldatamayacaksınız. Onun için pazar günü ben sevgili vatandaşlarıma söylüyorum, bakın, Müslüman bir ısırıldığı delikten bir daha ısırılmaz. Ne olur bu oyuna gelmeyelim ve pazar günü gerekli olan demokratik dersi, hukuki çerçeve içerisinde bunlara verelim."

AK Parti, CHP, MHP, BBP, Saadet Partisi, HDP'ye gönül veren vatandaşlara seslenen Erdoğan, "Gelin bu pazar başka bir pazar, bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım ve hep birlikte Türkiye olalım. 'Evet' onun için çok anlamlı." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "tek adamlık" iddialarına ilişkin, "Sandığın olduğu yerde tek adamlık olmaz. Sandığın olduğu yerde demokrasi vardır. Gidersin sen de ey Kılıçdaroğlu, yüzde 50 artı biri aldığın anda sen gelirsin iş başına, niye korkuyorsun? Niye çekiniyorsun? Milli irade bu." dedi.

Turgut Özal'ın 1993'te Mehmet Ali Birand'ın 32. Gün programındaki Başkanlık Sistemine yönelik sözleri izlettirilip, "Bu, tek adamlığı getirmez mi?" diye sorulan Erdoğan, bunun aksini savunduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Cumhurbaşkanı başka, Başbakan başka partiden olduğu zaman sıkıntı nasıl giderilecek?" dediğini anımsatan Erdoğan, "Herhalde onları da yakalamışsınız. Ben de diyorum ki 'biz bu sıkıntıyı gidermek için Cumhurbaşkanlığıyla Başbakanlığı birleştiriyoruz. Artık bu sıkıntı olmasın. Yani irade nerede toplansın? Sadece cumhurbaşkanında toplansın. Hükümet kendi işine baksın. Yasama organı da kendi işine baksın. Yasama organının denetim gücü daha da artıyor çünkü kanunları sadece kendisi yapıyor. Cumhurbaşkanının kanun yapma yetkisi yok. Sadece bütçeyle ilgili kanun teklifi yapabilir. O konuda yetkisi var. Fakat bunda da meclis bunu kabul etmezse o zaman ne yapılıyor? Bir önceki yılın bütçe tablosu neyse, bu, TEFE, TÜFE gibi ayarlamalar yapılıp, bütçede aksama olmasın, süreç devam etsin diye, hemen bu TEFE, TÜFE ayarlamasıyla devlet yoluna devam ediyor." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun sürekli olarak bunu gündeme getirdiğini anımsatarak, şöyle devam etti:

"Söylüyorsun da sen önce kendi tarihini bir oku. Gazi Mustafa Kemal partinin başıydı, aynı zamanda cumhurbaşkanıydı. Peki partili olması onun cumhurbaşkanlığı yapmasına mani miydi? Değildi. Öyle mi? Aynı şekilde İnönü hem partinin genel başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı değil miydi? Peki o nasıl oldu? O da yürüdü. Tüm bunlar olurken bunlara 'evet' de şu anda yeni sistemde biz bu sistemi, yani partisinden istifa etmeden cumhurbaşkanı olma yolunu açınca bu seni niye rahatsız ediyor? Bu herkes için geçerli olan bir şey. Bunu kabullenmek işine gelmiyor. Niye gelmiyor acaba? Millete güvenmiyor demek ki. Bir defa şunu görmesi lazım. Sandığın olduğu yerde tek adamlık olmaz. Sandığın olduğu yerde demokrasi vardır. Girersin sen de ey Kılıçdaroğlu yüzde 50 artı biri aldığın anda sen gelirsin iş başına, niye korkuyorsun? Niye çekiniyorsun? Milli irade bu. Parlamentoda oturduğumuz yerden karşı duvara bakıyoruz. Meclis Başkanının oturduğu yerin hemen arkasında bir kitabe var. Nedir o kitabe? 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' Kemal Atatürk'ün imzası. Sen bunu görmüyor musun? Bir taraftan milletin böyle bir egemenlik hakkı olduğunu göreceksin ama sen kalkıp da buna yetki vermeyeceksin. Rahat ol ya. Korkma. Burada tek adamlık olmaz. Çünkü hiçbir siyasi lider, akıllıysa, demokrasilerde kendisini tabulamaz. Tabulaştıran zaten tağutlardır. Geldikleri gibi gitmişlerdir ve gidişleri de çok kötü olmuştur ama demokrasilerde bu olmaz. Ne diyoruz? 5 artı 5. Başka yok. Sen bu dönemde başarılı oldun, ikinci beşi yakalarsın. Başarılı olamazsan ikinci beşi de yakalayamazsın. Böyle bir tablo. Her şey açık ortada. O zaman kalkıp da niye diyorsun 'tek adamlık?"

Aynı şeyin Başbakan için de söylenebileceğini dile getiren Erdoğan, başbakanın hem partinin genel başkanı hem de başbakan olduğunu, aynı zamanda yürütmenin başı olduğunu hatırlattı.

- "BU SİSTEMLE İKİ BAŞLILIK ORTADAN KALKIYOR"

"Onun için aynı ifadeyi niye kullanmıyorsun?" diyen Erdoğan, şunları aktardı:

"Şu anda cumhurbaşkanları adeta burada öyle bir süreci işletiyor ki, bir manken vitrinde, böyle bir durumu var. Yaptırım vesaire süreci, ciddi manada yok. Zaman zaman bunlar tabi vesayetçi bir uygulama yapmadılar değil. Yaptılar. Anayasa kitapçığını fırlatıyorsan, orada bir vesayetin aslında gizliliği var veya onun depreşmesi var. Ertesi gün ülkede ekonomi ne hale geldi malum. Şimdi bu sistemde bu birleşme olunca bunlar ortadan, iki başlılık ortadan kalkıyor ve ülke gerçekten, az önce merhum Özal'ın da ifade ettiği gibi 'parlamento içi parlamento dışı, parlamento içinden gelmiş bakanlarla parlamento içindeki milletvekilleri sürekli kavgalıdır' diyor. Yani gerçi biz bunları pek yaşamadık ama şikayetler bize de çok gelirdi. Ama şimdi siz dışarıdan bir kabine oluşturduğunuz zaman parlamento içinden çekip alıp da milletvekilliği düşen bir arkadaş bakan olduğu zaman olay çok daha farklı olacaktır. Sadece işine bakacaktır. Yanında yeteri sayıda onlar da yardımcılarını da ayrıca alacaktır. Böylece nereye onlar ciddi manada yoğunlaşacak? Ülkeye hizmete yoğunlaşacak. Nerede, ne eksik var, kendisinin bakanlık alanında ne eksiklik var, onlara yoğunlaşacak. Tabii böyle bir şeyi idare etmediği için bilmiyor."

- "BAHÇELİ'NİN MİLLİ VE YERLİ DURUŞU ÖNEMLİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Devlet Bahçeli'nin bu süreçteki performansını nasıl buluyorsunuz?" sorusuna ilişkin, sadece bu kampanya sürecinin ele almanın yanlış olacağını, parlamento sürecinin de ele alınması gerektiğini ifade etti.

Parlamento içinde başlayan sürecin kampanya sürecinden daha önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, "(Bahçeli'nin) Çünkü oradaki yerli ve milli duruşu önemliydi. Bütün atılan o kirli iftiralar şu, bu falan bunlara rağmen kendi içindeki bazı grupların oluşturduğu o saldırılara rağmen, yılmadan, usanmadan hakikaten AK Parti'yle güzel bir dayanışma ortaya koydular. Bu 18 maddeyi ideal bir şekilde halkımıza takdim edilecek bir hale getirdiler. Orada bu iki arkadaşa gerçekten çok çok teşekkür etmek lazım. Süreci iyi yürüttüler. Genel başkanlarını da bu süreçle ilgili hakikaten olayları gayet iyi rapor ettiler. 18 maddeyi ben bu noktada çok çok önemli buluyorum. Başarılı bir çalışma olarak buluyorum. Gerek Mehmet Beye, gerek Abdülhamit Beye bu noktada özellikle her iki genel başkanın görevlendirmesiyle yaptıkları çalışmadan dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca da 339'u yakalamaları, birileri 'bunlar yakalayamaz' falan havasındaydılar, 339'u yakalamaları halk oylamasının önünü açmış oldu. Tabii ikinci etabı bu işin milletin buna ne diyeceğiydi. Şimdi de milletin 'evet' demesi için de gerek Sayın Yıldırım, gerek Sayın Bahçeli ellerinden geleni yaptılar. Yarın da son gün. Yarın da zannediyorum yapılacak bazı çalışmalar var. Artık nihai adım da pazar günü sandıklara da sahip olmak suretiyle oyların kullanılmasıdır." şeklinde konuştu.

- "PAZAR GÜNÜ MİLLETİN BİR BAYRAMI OLACAK"

"Evet" çıkması halinde pazar günü ülkenin nasıl bir Türkiye'ye uyanacağının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Bana göre pazartesiye bırakmayalım. Pazar akşamı ülkenin bir bayramı olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü bu olaylı hafife almak çok yanlış olur. Türkiye bu yeni yönetim sistemiyle aslında Cumhuriyet tarihinin, özellikle darbeler silsilesinden sonra gerçekten mili iradeyle tecelli eden bir hükümet sistemine geçiş var. Bu bakımdan çok önemli ve bu reisicumhurluk da, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle cumhurun kendi kararlılığını ortaya koymasıdır. İlk defa böyle bir şey oluyor. Bundan sonraki süreç, 2019 Kasım'ıyla birlikte çok daha farklı gelişecektir. Bunun asıl semeresini, meyvesini Kasım 2019'dan sonra alacağız. Fakat oraya kadar olan ara süreçte de buna geçiş süreci de diyebiliriz, bu heyecan, motivasyon ülkemizin yönetimine kendini aksettirecektir. Her alanda, eğitim, sağlık, adalet, emniyet, enerji, ulaşım, gıda, tarım, ekonomi, dış politikada her alanda kendini hissettirecektir. Bunu göreceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, merhum Özal'ın, "Bu bir fırsattır. İnşallah yakalarız" dediğinin anımsatılması üzerine, "Merhum Özal'a bu nasip olmadı. İnşallah bize nasip olur." ifadesini kullandı.

Merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in aynı şekilde ifadelerinin bulunduğunun anımsatılması üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Merhum Erbakan'ın da Türkeş'in de Yazıcıoğlu'nun da aynı şekilde düşünceleri vardı. Bu düşünceleri kendilerinden duyduk, dinledik. Ama tabii maalesef sandık onlara bu imkanı vermedi. İnşallah şimdi bu imkanı pazar günü bizler yakalamış oluruz. Böylece Türkiye'yi geleceğe taşımada, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmada yeni bir dönemin adımını atarız. Tabii bu arada da özellikle pazartesi merhum Özal'ın vefat yıl dönümü. Allah'tan kendisine rahmet diliyorum. Rabbim taksiratını hasenata tebdil etsin. Böylece geleceğe çok daha emin adımlarla yürüyeceğiz. Ben, tüm sanayi ve ticaretteki aktörlerimize özellikle bunu hatırlatmak istiyorum. Bu iş sıradan bir iş değil. Yani bu pazar günü atılacak adım sıradan bir adım değil. Bilesiniz ki burada en önemli imkan birinci derecede sizlere açılacak. Bizlerin görevi nedir? Anayasal ve yasal düzenlemeleri yapmaktır. Kararnameleri buna göre yeri geldiğinde yapmaktır. Çünkü sanayici başarılı olursa, tüccar başarılı olursa, esnaf başarılı olursa ülke kazanacak. Kiminle kazanacak? Onlarla kazanacak. Siyasetçinin görevi de onların önünü açmaktır. Şimdi biz onların önünü neyle açacağız. Bu düzenlemelerle açacağız. Yani bunu ideolojik düşünmemek lazım. Burada 'kesinlikle şahsıma bir menfaat var ama ben buradan elde ettiklerimle ülkeme kazandıracağım' diyecek, esnafı, tüccarı, sanayicisi. Çünkü Türkiye bu alanlarda da artık sıçrıyor, her alanda. Hele hele şimdi savunma sanayinde Türkiye çok ciddi bir gelişim, dönüşüm içinde."

Erdoğan, bunların, Batı'da bazılarını ciddi manada rahatsız ettiğinin altını çizdi.

Yurt dışında bir milyon 400 bin civarında oy kullanıldığını anımsatan Erdoğan, bunun, diğer seçimlere oranla ciddi bir artış olduğunu ve Türkiye'de yüzde 1 civarında bir yansımasının olacağını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eskiden böyle bir hak olmadığını ve bunu da kendilerinin sağladığını vurguladı.

- "VATANDAŞTAKİ COŞKU İFADE EDİLEBİLİR GİBİ DEĞİL"

"Evet" oyu kampanyasına Batı'da engel konduğunu ancak "Hayır" oyu için bazı batılı parlamenterlerin bile kampanya yaptığını, kendi araçlarıyla destek verdiğini hatırlatan Erdoğan, "Tehditler, her şey, bunlar yapıldı. Öyle ya da böyle pazar günü bu millet asil bir şahlanış, duruş yapmak suretiyle inşallah en güzel olanını, sandıktan gerçekten dönüşüm için bu kararını verecek. Bu vesileyle milletime 'aman' diyorum. Başınızı iki elinizin arasına alın ve oyunuzu da verirken 'evet' noktasında isabetli bir şekilde vermiş olun. Dolaştığım büyükşehirlerin tamamında, bazı diğer vilayetlerde de gördüğüm heyecan, coşku hakikaten ifade edilebilir gibi değil." dedi.

Kampanya boyunca yaşadığı en güzel olayın sorulması üzerine Erdoğan, şunları anlattı:

"Çok şey var. Onları ayıklamak mümkün değil. Şanlıurfa'ya gidiyorsun farklı, Mardin'de, Samsun'da, Trabzon'da farklı şeyler görüyorsun. Dolayısıyla ben bunları ancak meczederim. O da nedir? Tümündeki o coşku, o aşk, o sevda, o yazılan şeyler var. Onları fotoğrafçıma çektirdim. Çok şeyler var. Öyle nükteler, latifeler var ki. Onları daha sonra herhalde bir kitapçık olarak yayınlayacağız. Diyeceğiz ki '2017 referandumunun vazgeçilmezleri' diye bunlar bir kitap haline getirilebilir. Mesela dün Ordu'da aman ya Rabbim, neler yazmışlar neler. Bir defa benim için çay olayı bir vazgeçilmez oldu. Herkes evine çaya davet ediyor. Biz tabii bir yerden çıkıyor bir yere yetişeceğiz. Nasıl gideceksin? Mesela Hatay'daydı galiba. O da enteresan. Devasa bir şeyi apartmanın gövdesine asmışlar. Ne yazıyor üstünde biliyor musun? 'Bir reisi severiz bir de künefeyi.' Nasıl? Hatay'ın künefesi meşhurdur. Böyle şeyler var. Adana'da da eskiden şalgamla bunu şey yaparlardı."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal'ın 'özellikle hayır çıktığı zaman denize dökmüş kadar mutlu olacağız' sözüne ilişkin, "Tabii bu kadar deneyimlisin, tecrübelisin. Bu da tabii çok çok çirkin bir ifade. Bunları ben şahsen kendilerine yakıştıramadığım gibi zaten başındaki zat, hiç konuşmama gerek yok. O şu anda aslında Cumhuriyet Halk Partisi'nin olumsuzluğa giden kaderinin baş aktörü. Kasetle geldi, büyük ihtimalle CD ile gider herhalde. Olayı bu, fazla da onu konuşmaya gerek yok. Çünkü bu işi de bilen birisi değil. Devamlı yanlış üzerine yanlışlar yapmakla yoluna devam ediyor. Çok da muhatap almaya gerek, bu saatten sonra yok. Ben iyi bir noktaya geldiğimiz kanaatindeyim." dedi.

Erdoğan, TRT'nin özel yayınında gazeteci Erhan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Çelik'in, "(Miting meydanlarında şu yaşanmasaydı) dediğiniz bir şey var mı?" sorusu üzerine Erdoğan, "Yani 'Samsun'dan gireriz' deyip deniz dökme olayı. Bu tabii bu kampanyanın en çirkin, en adi, el alçakça söylenebilecek bir ifadeydi. Tabii bu, Türk siyasetinin içerisinde en kıdemli siyasi parti, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir milletvekili tarafından bunun ifade edilmiş olması, Cumhuriyet Halk Partisi adına bir kara lekedir." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "En deneyimli, tecrübeli parlamenterden bir tanesi" olarak tanımladığı Deniz Baykal'ın "Özellikle 'hayır' çıktığı zaman denize dökmüş kadar mutlu olacağız." sözlerini hatırlatarak, "Tabii bu kadar deneyimlisin, tecrübelisin. Bu da tabii çok çok çirkin bir ifade. Bunları ben şahsen kendilerine yakıştıramadığım gibi zaten başındaki zat, hiç konuşmama gerek yok. O şu anda aslında Cumhuriyet Halk Partisi'nin olumsuzluğa giden kaderinin baş aktörü. Kasetle geldi, büyük ihtimalle CD ile gider herhalde. Olayı bu, fazla da onu konuşmaya gerek yok. Çünkü bu işi de bilen birisi değil. Devamlı yanlış üzerine yanlışlar yapmakla yoluna devam ediyor. Çok da muhatap almaya gerek, bu saatten sonra yok. Ben iyi bir noktaya geldiğimiz kanaatindeyim." diye konuştu.

Ordu'daki mitingden yansıyan afişlerden bahseden Çelik, "Ordu'da 4 afiş vardı. Bunlar; 'Neydi o hastaların batıkhane viranesi, seninle yapıldı ülkemin lüks hastanesi.' 'Sen bizi ayırma Allah'ım reisle olan saftan, sana minnettarız bize gönderdiğin için böyle bir kaptan.' 'Biz denize insan dökmedik, biz denize taş dökerek Avrupa'nın tek havalimanını inşa ettik.' 'Boşuna uğraşma Avrupa bizi bölmeye, hazırız reisle vatan için ölmeye.' afişleriydi" demesi üzerine Erdoğan, "Nasıl? Dördü de birbirinden güzel değil mi?" dedi.

Çelik'in "Son olarak, halk oylaması öncesinde son canlı yayında neler söylemek istersiniz?" sözlerinin ardından Erdoğan, şöyle devam etti:

"Benim son olarak tüm milletime çağrım şu; diyorum ki, bakın bizim Rabiamız malum. Burada bütünlük var. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, beraber olacağız, kardeş olacağız hep birlikte Türkiye olacağız. Pazar günü 'evet' ile bunu taçlandıracağız. Onun için ben bu dar çerçeve çizdiğim bu başlıklarla sevgili vatandaşlarımı özellikle bu beraberliğe, bu birliğe , bu kardeşliğe 'evet' oylarıyla destek vermeye davet ediyorum. 14-15 yıllık siyasi hayatımızda başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı döneminde ülkemize neler kazandırdığımız, hepsi ortada. Ve bunların artarak devamı bizim en büyük amacımız. Ve bu yeni sistemle ayaklarımıza vurulmak istenen prangalara artık fırsat kalmayacak. Çok daha hızla yürüyeceğiz, çok daha sıçrayarak yürüyeceğiz."

- "DÜNYANIN İLK 10 ÜLKESİNDEN BİRİ OLALIM."

Türkiye'nin şu anda G-20 ülkelerinden bir tanesi olduğunu, Antalya'da G-20 zirvesini yaptıklarını aktaran Erdoğan, "Avrupa'nın da ilk 6'sından bir tanesiyiz. Ama 2023'te diyoruz ki, dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olalım. Bunun için de bu sistemin olması gerekiyor. Ve bu sistem için milletimin 'evet'lerine ihtiyacımız var yüksek oranda. Bunu başardığımız anda inşallah pazartesi bir başka olacak. 2019'un Kasım'ı bir bambaşka olacak. Ben tüm vatandaşlarıma en kalbi duygularla sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Allah birliğimizi, beraberliğimizi daim etsin diyorum." ifadelerini kullandı.

Çelik'in "Bugün günlerden cuma, Payitaht dizisi günü. Biliyoruz ki, Diriliş dizisini mümkün olduğunca izliyorsunuz. Hatta torunlarınız tekrarlarını izliyor." sözleri üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

"Payitaht, daha Diriliş'i geçemiyor değil mi? Diriliş daha önde. Kısmen izliyorum. Ama torunlar bu işin hastası. Özellikle birinci derecede Diriliş'i izliyorlar, Payitaht'ı ikinci derecede izliyorlar. Ve oradaki tabii o dönen dolaplar, o Sultan Abdülhamid'e yapılan hin oğlu hinlikler. Bütün bunları tabii ailece evde izlemek ve ondan siyasi noktada bir değerlendirmesini yaptığımızda. Şu anda da bakıyoruz, dünyada aynı oyunlar oynanıyor. Batı'nın şu anda bize yaptıkları aynı oyun. Sadece zaman değişmiş o kadar, bir de aktörler değişiyor. Tabii Diriliş inşallah, ülkemizde işte gençliği konuşuyoruz ya. Gençliğe de yeni bir ruh verecektir. Ben buna da inanıyorum. Onun için Diriliş'i şu anda hazırlayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. TRT için bir başarı. Payitaht aynı şekilde bir başka başarı. Artık bizim bu yerli dizilerimiz, yerli filmlerimiz, bunlar tabi Körfez'de, Avrupa'da ciddi manada izlenir hale geldiler. Ve gittiğimiz zaman bize de, bayağı teşekkürler alıyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT'nin ciddi manada dizi siparişleri almaya da başladığını düşündüğünü anlatarak, "İyi bir konuma geliyoruz ve yani bizim film sanayisinde de dizilerde de artık böyle etkin olacağımıza inancım artmaya başladı." dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.